TMMOB Maden Mühendisleri Odası

TÜRKİYE 25. ULUSLARARASI MADENCİLİK KONGRESİ VE SERGİSİ (IMCET 2017) 14 NİSAN 2017 TARİHİNDE SONA ERDİ.

TÜRKİYE 25. ULUSLARARASI MADENCİLİK KONGRESİ VE SERGİSİ (IMCET 2017) 14 NİSAN 2017 TARİHİNDE SONA ERDİ.

 50 Yılı aşkın bir süredir Odamız tarafından kesintisiz düzenlenmekte olan Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi‘ nin 25 incisi 11-14 Nisan 2017 tarihleri arasında Antalya‘ da düzenlendi. Kongre açılışında Kongre Yürütme Kurulu Başkanı İrfan Bayraktar, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel` in konuşmaları:

 

Türkiye 25. Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi Yürütme Kurulu Başkanı İrfan Bayraktar` ın konuşması;

Sayın Konuklar, Sayın Meslektaşlarım ve Destekleyen Kuruluşlar,

Öncelikle bu kongreye maddi katkı sağlayan tüm sponsorlarımıza teşekkürlerimi sunarım. Onların maddi desteği olmasaydı bu kongrenin gerçekleşmesi mümkün olmayacaktı.

Dünyanın uzak yerlerinden, örneğin Avustralya, Kanada, Japonya ve Güney Afrika‘dan gelen tüm davetli konuşmacılarımıza da özellikle teşekkür ederim.

Ayrıca yabancı ve Türk katılımcıların ve sergi sahiplerinin gösterdikleri ilgi ve katkılara da teşekkürlerimi sunarım.

Hepiniz hoş geldiniz.

Bölgesel savaşlar, terörizm ve yoğun göç gibi uluslararası endişe verici sorunlara karşın kongreye katılımın 750 kişiye ulaşması memnuniyet vericidir.

Madencilik, Dünya ekonomisinin temel endüstrilerinin başında gelir. Madencilik olmasaydı bizler hala taş devrinin bile gerisinde olacaktık. Bütün içtenliğimle söyleyebilirim ki madencilik olmasaydı bugünkü medeniyet, yaşam kolaylığı ve de geleceğimiz olmazdı.

20.Yüzyılda başlayan ve hala süren küreselleşme, maalesef pek çok ülkede hayal kırıklıklarına ve kaçırılan fırsatlara neden olmuştur.

Bunun nedeninin, bazı madencilik şirketlerinin yenilenemez doğal kaynakları sömürgeci bir anlayışla bölge halkını ve çevreyi dikkate almadan işletmesi olduğunu düşünüyorum. Bu sömürgeci yaklaşım giderek sosyal ve politik kargaşaya yol açmaktadır. Bu yaklaşım, ulusların ekonomik büyüme ve gelişmesine engel olmaktadır.

Bugün artık tüm dünya için her türlü işletmecilikte sosyal sorumluluk başat bir kavramdır.

Ekonomik büyüme, sosyal çevrenin gelişmesini dikkate almadığı takdirde kumdan bir kale olacaktır.

Bugünün ekonomi dünyasında, bilgi ve insanın yaratıcılığı en önde gelen kaynaklar olduğundan bölgede yaşayanların demokratik bir atmosferde fikirlerini ve katkılarını almak sosyal sorumluluk içeren uzun vadeli stratejiler için en mantıklı yoldur.

Bu kongrenin, süregelen hataların düzeltilmesi için bir potansiyel yaratacağını içtenlikle ümit ediyorum.

Dört günlük kongre süresinin, özellikle Türkiye‘ye ilk kez gelenler için önemli bir deneyim olacağına ve bu bölgeyi sevip tekrar geleceklerine inanıyorum.

Tüm konuklara, katılımcılara ve sergi sahiplerine tekrar hoş geldiniz der, üstün başarılı bir kongre diler, saygılarımı sunarım.

  
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz` ın konuşması;

Değerli Konuklar,
Kıymetli Katılımcılar,
Sevgili Arkadaşlar,

Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.

Maden Mühendisleri Odamızın düzenlediği 25. Uluslararası Madencilik Kongresi`nde, burada sizlerle birlikte olmaktan büyük bir onur duyduğumu öncelikle belirtmek isterim.

Burada buluşmamızı sağlayan arkadaşlarıma, Düzenleme ve Yürütme Kurulumuza, görüşlerini bizimle paylaşacak bilim insanlarına, uzmanlara, Maden Mühendisleri Odamızın yöneticilerine, çalışanlarına, emeği geçen tüm arkadaşlarıma dostlukla teşekkür ediyorum.

Sevgili Katılımcılar,

TMMOB, mesleki, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarını temsil etmektedir. Birliğimiz ve bağlı Odalarımız üyelerinin hak ve çıkarlarını halkımızın çıkarları temelinde korumak ve geliştirmek, üyelerinin mesleki, sosyal ve kültürel gelişmelerini sağlamak ve mesleki birikimlerini toplum yararına kullanmalarının zeminini yaratmakla görevlidir.

TMMOB, meslek alanları üzerinden Türkiye gerçekleri hakkında üyelerini ve halkı bilgilendirmekte, bu politikaların toplum yararına düzenlenmesi için öneriler geliştirmekte ve bunların yaşama geçirilmesi için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmektedir.

Bu temel yaklaşım içerisinde Birliğimiz ve bağlı Odalarımız, her dönem kongre, kurultay ve sempozyum düzeyinde yüzlerce etkinlik düzenlemektedir.

Bu etkinliklerde uzmanlık alanlarımızla ilgili gelişmeleri ve mesleki sorunlarımızı konunun tüm taraflarıyla birlikte değerlendirme olanağı yakalıyor, ülkemizde ve dünyadaki bilimsel ve teknik gelişmeleri, sektörel bilgi, deneyim, yenilikler ve ar-ge çalışmalarını paylaşıma açıyoruz.

Bu kapsamda düzenlenen etkinliklerimizden birisi olan, büyük bir emek ve özveriyle bugünlere getirilen Uluslararası Madencilik Kongresi, ülkemizde bilimsel ve mesleki olarak düzenlenen köklü organizasyonlardan birisidir.

Kongremizde bu yıl 35. defa meslek mensupları, bilim insanları, sektör temsilcileri ve öğrenciler buluşuyor.

Örgütümüzün bilim ve tekniği kamu çıkarları için kullanma ısrarında, Uluslararası Madencilik Kongresi` nin önemli bir payı bulunuyor.

Kongrede sunulan tebliğler, panellerde dile getirilen görüşler Maden Mühendisliği uzmanlık alanına giren konularda TMMOB raporlarının, TMMOB görüşlerinin oluşturulmasına kaynak oluşturuyor.

Her yıl üretilen yeni bilgi ve teknolojiyi meslektaşlarımıza ve üyelerimize ulaştırmanın zeminini yakalıyoruz.

Bu kongreler, ısrarla sürdürülmeseydi, demokratik işleyiş içinde mesleki sorunların ele alınmasına, çözümlenmesine ve ortak görüş oluşturma yöntemine ilişkin bu kadar köklü bir geleneği yaratmış olamayacaktık.

Türkiye Uluslararası Madencilik Kongresi her defasında kendi başarı çıtasını aşarak bugünlere gelmiştir. Bu çalışma gerçek bir ekip ruhuna ve üretim aşkına dayanmaktadır.

Kongremizin bütün bu özellikleriyle bu çatı altındaki herkes için önemli bir anlamı olduğunu biliyor ve inanıyorum. Bu anlamı birlikte var ettiğimizin bilinciyle, 25. kongremizin daha nice yıllara ulaşmasını diliyorum.

Sevgili Arkadaşlar,

Enerji ve sanayinin temel hammaddelerini sağlayan madencilik "olmazsa olmaz" üretim faaliyetlerinden biridir.

Her tür faaliyette olması gerektiği gibi maden mühendisliği uzmanlık alanlarına giren konularda da izlenen politikalar ve uygulamalarda ana kriter ülke ve halk çıkarlarının, korunması olmalı,  toplumsal gereksinimler esas alınmalıdır.

Bu gerçekliğe karşın ülkemizde özellikle son yıllarda tersine bir süreç yaşanmaktadır. Oda başkanımız konuşmasında bu gelişmeleri özlü bir şekilde bizlerle paylaştı.

Serbestleştirme ve özelleştirme politikalarının yıkıcı etkilerinin, sektörün genel ihtiyaçlarının, sektöre ilişkin mevzuat eksiklerinin yaratığı sorunların, iş cinayetlerine dönüşen maden kazalarının,  maden ruhsatlarının verilmesinde yapılan yanlışlıkların ve tüm bu olumsuz gidişin düzeltilmesi için yapılması gerekenlerin altını çizdi.

Özellikle 80`li yılların başından itibaren uygulamaya konulan özelleştirme, taşeronlaşma, rodövans ve benzeri yanlış uygulamalar; kamu madenciliğini küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır. Yoğun birikim ve deneyime sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik ve alt yapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlere bırakılması, buna ek olarak kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş kazalarının artmasına neden olmaktadır.

İş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesinde çözüm olacakmış gibi sunulan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği yasası, işveren sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırarak, tüm sorumluluğu neredeyse kazayı yaşayan işçiye ve bu gibi durumların olmaması için kısıtlı imkânlarla, yetkisiz ve güvencesiz çalışan mühendislerin sırtına yıkmaktadır.

Önümüzdeki dönem, korkarız ki çok daha ciddi acıların yaşanacağı ve kayıpların devam edeceği bir dönem olacaktır. Yaşanacak iş kazalarının ve cezaevlerine girecek olan mühendislerin sorumluluğu, işverenler ve gerçek sorunu görmezden gelerek yasanın bu haliyle çıkmasını sağlayan hükümet yetkilileri ve yasayı hazırlayan bürokratların olacaktır. Piyasacı bir anlayışla çıkarılan bu yasanın, ülkemizde yaşanan iş cinayetlerini önlemekle uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır.

Özetlemek gerekirse, ülkemizde, başta eğitim ve sağlık hizmetleri olmak üzere neredeyse tüm kamusal hizmetlerin ticarileştirildiği, tüm toplumsal zenginliklerimizin, yer altı, yer üstü kaynaklarımızın kuralsız ve dinginsiz bir şekilde talan edildiği, bilimsellikten uzak, çevre ve insan faktörlerini göz ardı eden, mühendislik gereksinimlerini dışlayan bir yönelim söz konusudur.

Bu yönelimin sahipleri, şimdi de 16 Nisan`da oylanacak bir Anayasa değişikliği paketini önümüze koydular, bu referandumda "Evet" oyu kullanmamızı istiyorlar.

Söz konusu Anayasa değişikliği ile yapılmak istenen yıllardır adım adım şekillendirilen emek, insan ve doğa karşıtı bu sistemin kalıcılaştırılmasıdır. Sömürü ve rant ekonomisinin daha otoriter bir tarzda sürdürülmesidir. Yolsuzlukların yasal güvenceye alınarak devam ettirilmesidir. Halkımızın alın terinin ürünü olan kamu kaynak ve varlıklarının talanı önündeki tüm engellerin kaldırılmasıdır.

Bunun en somut örneğine geçtiğimiz günlerde tanıklık ettik. OHAL koşullarının sunduğu olağandışı yetkilerden yararlanan siyasal iktidar, yeni bir KHK ile ülkemizin 11 büyük kamu kurum ve kuruluşunun hisseleri ile birçok ildeki devlet arazilerini Varlık Fonu`na aktardı. Yani daha başkanlık sistemi gelmeden icraata başladılar.

Sevgili katılımcılar,

TMMOB Genel Kurulumuzun, başkanlık sistemini hedefleyen Anayasa değişikliği referandumuna ilişkin tutumu bu dönem için alınmış en önemli kararlarımızdan birisidir. TMMOB söz konusu Anayasa değişikliğine hayır demektedir.

Anayasa değişikliği üzerine referandumda "Hayır" oyu kullanacak olmamızın gerekçeleri oldukça nettir.

Bilindiği üzere, Anayasa, sadece devletin örgütlenme biçimini değil aynı zamanda bütün yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan, toplumsal ilişkileri düzenleyen en temel belgedir.

Bu uzlaşma belgesinin hazırlanışı ve değiştirilmesinde izlenen yöntem açık, şeffaf olmayı, toplumun tüm katmanlarında sağlıklı bir şekilde tartışılmasının sağlanmasını ve nihayetinde toplumsal mutabakatı gerektirir.

Oysa, değişiklik teklifinin hazırlanışı, sunuluşu ve benimsenmesi demokratik bir tarzda olmamıştır. Toplumun bilgilenme, öğrenme, katılım ve tartışma gerekleri dışlanmıştır. Meclis İç Tüzüğü`nün gizli oy ilkesi dahi gözler önünde ihlal edilmiştir.

Referandumun yapılacağı koşullar da antidemokratiktir. Muhalefeti ezmeye yönelik olarak devrede tutulan Olağanüstü Hal ve OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri toplumun üzerinde çok yönlü baskı oluşturmaktadır.

Bu ortamda, aralarında üç bine yakın mühendis, mimar, şehir plancısı meslektaşımızın da bulunduğu on binlerce kamu çalışanı ve bilim insanı ömür boyu bütün özlük haklarından mahrum edilerek kamudan ihraç edilmiştir.

Basın-yayın organları ve dernekler kapatılmaktadır.

Medya olanakları eşitsizdir ve iktidar lehine kullanılmaktadır. "Evet" kampanyaları için tüm kamu olanakları seferber edilirken, bizzat örgütümüzün de yaşadığı üzere "hayır" çalışmalarının yasaklandığı, yurttaşları ayrıştıran, din, mezhep, etnik köken, siyasi görüş ve yaşam biçimi üzerinden kutuplaşmaya yönlendiren bir ortam söz konusudur.

İzlenen yol ve yöntemin sorunlu olması yanında, değişiklik paketi, halkın iş, aş, sosyal güvence, mutlu, huzurlu yaşam ve demokrasi taleplerini içermemektedir.

Anayasa değişikliği ile yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılmaktadır. Parlamenter sistemin olmazsa olmazı olan kuvvetler ayrılığı ilkesinden bahsetmek dahi mümkün değildir.

Zira meclisin yasama ve denetim yetkisi elinden alınmakta, yürütme yetkisi tek başına Cumhurbaşkanına verilmekte kısaca tüm bu kuvvetler tek bir adamın elinde toplanmaktadır.

Anayasa değişikliği ile herhangi bir partiye üye, hatta parti başkanı olabilen Cumhurbaşkanı dilediği kadar Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Bakan atayabilecek ve bu kişilerin Meclise karşı hiçbir sorumluluğu olmayacaktır.

Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanına ülkenin merkezi yönetim bütçesini tek başına belirleme de dahil olmak üzere kararname çıkarma, HSK ve AYM üyelerini, büyükelçileri, üst düzey kamu yöneticilerini atama, milli güvenlik politikalarını belirleme, TSK`yı kullanma, OHAL ilan etme ve daha birçok yetki verilmektedir.

Cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışacak ve tüm üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından atanacak Devlet Denetleme Kuruluna örgütümüz TMMOB ve benzeri Meslek Kuruluşları hakkında İdari Soruşturma açma yetkisi de verilerek bu kurumlar işlevsizleştirilmeye sürekli baskı altında tutulmaya çalışılmaktadır.

Böylesi geniş yetkilerle donatılan Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanının atadığı başkan yardımcılarının ve bakanların yargılanması ise neredeyse imkânsız hale getirilmektedir.

Bu Anayasa değişikliği toplumda var olan kutuplaştırmayı artıracak, geleceğimizi çok daha olumsuz bir şekilde etkileyecektir.

Açık ki, bu değişiklikte biz yokuz. Yalnızca nasıl yönetileceğimiz var.

Bu değişiklikte halkın günlük yaşamında sağlayacağı hiçbir fayda yok. Bu değişiklikte demokrasi yok.

Bu nedenlerle, biz HAYIR oyu kullanacağız!

Eşit, özgür, demokratik, laik, barış, huzur, refah içinde bir Türkiye için HAYIR oyu kullanacağız!

Oylarımızı mutlaka kullanacak, sandıklara sahip çıkacağız!

Tüm yurttaşlarımızı da bu değişikliğe "Hayır" demeye, reddetmeye, ülkemizin sahipsiz olmadığını göstermeye, demokrasiyi kazanmaya, Cumhuriyet, demokrasi, laiklik mücadelesini sahiplenmeye davet ediyoruz!

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi sevgi, umut ve gelecek güzel günlere olan inancımla bir kez daha selamlıyor, etkinliğimizin başarılı geçmesini diliyorum.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel` in konuşması;

Sayın Birlik Başkanım;

Saygıdeğer Sektör Temsilcileri;

Kongremizi Destekleyen Kurum ve Kuruluşların Değerli Yöneticileri;

Sevgili Meslektaşlarım,

Yüzlerce ve binlerce km. uzaklıktan gelerek bizlere destek veren, yaptıkları bilimsel çalışmalar ile dünya ve ülkemiz madenciliğine ışık tutacak olan sektörümüzün değerli bilim insanları ve basınımızın güzide temsilcileri;

Mezopotamya`dan  Trakya`ya, Kafkasya`dan Ege`ye, uzak Asya`dan Akdeniz`e doğru bir kısrak başı gibi uzanan, kültürlerin ve uygarlıkların beşiği ülkemize, buram buram tarih kokan her santimetre karesinde doğal güzellikleri barındıran turizmin başkenti Antalya`ya hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Hepinizi TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, ve şahsım adına saygıyla, sevgiyle ve dostlukla selamlıyorum.

Yüzlerce yıl uygarlıklara ve kültürlere ev sahipliği yapmış olan bu coğrafyada maalesef ki onlarca yıldır savaşlar devam etmekte kan ve gözyaşı eksik olmamaktadır.  Emperyalist ve küresel güçler tarafından coğrafyanın yer altı ve enerji hammadde kaynaklarını ele geçirmek ve yönetmek amacıyla çıkarılan savaşlar ne yazık ki dış politikada izlenen "stratejik derinlik" politikası nedeniyle ülkemize de sıçramıştır. Suruç katliamıyla başlayan Diyarbakır, Ankara, İstanbul, Gaziantep, Bursa ve Kayseri katliamlarıyla devam eden ölümler sadece ülkemizle sınırlı kalmamış Paris, Belçika, Berlin ve son olarak İsveç`te yaşanan ölümler sonucu yüzlerce ülkemiz ve dünya vatandaşı yaşamını kaybetmiş ve ne ülkemizde ne de dünya da can güvenliği kalmamıştır.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası olarak, savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunmaya ve terörü kınamaya devam edeceğimizi bir kez daha sizlerin huzurunda deklere ediyorum.

Saygıdeğer Konuklar,

Değerli meslektaşlarım;

24. Kongremiz, 43 ülkeden 300`e yakını yurtdışı olmak üzere 1207 delegenin katılımının sağlanmasıyla bir rekor kırmış ve dünyanın sayılı kongreleri arasında hak ettiği saygınlığı kazanmıştır. Ne yazık ki içerisinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanan savaş ortamının ülkemize de sirayet etmesi nedeniyle bu yıl katılan ülke sayımız 24`e yurtdışı delege sayımız ise 81‘e düşmüştür. Yurtdışında ki bilim insanlarının ve meslektaşlarımızın bu kaygı ve endişelerini saygı ile karşılarken, bu koşullarda dahi bizlerle birlikte olan, bizleri yalnız bırakmayan yurtdışı delegelerimize ayrıca teşekkür ediyorum.

Ancak üzülerek belirtmek istiyorum ki 24 ülkeden meslektaşlarımız ve bilim insanları hem kendi bilimsel çalışmalarını bizlerle paylaşmak, hem de bizlerin ülkemizde yapmış olduğumuz bilimsel araştırmalar hakkında bilgi sahibi olmak amacıyla kongremize katılırken ülkemizin madenciliğinin bilimsel ve teknik esaslara göre gelişiminden sorumlu olan ETKB ile bağlı kuruluşlarının uluslararası düzlemde ülkemizi temsil eden bu en büyük ve  en kapsamlı kongreyi desteklemesi ve sahip çıkması gerekirken kongremize delege dahi göndermemesi, gönderilmesi onaylanmış delegasyonun iptal edilmesi ve bizlerin davet ettiği üyelerimize dahi izin verilmemesi kabul edilebilir bir anlayış değildir.

Bakanlığın bilimi red eden bu anlayışı derhal terk ederek geleceğimizi, sektörümüzü ve mesleğimizi aydınlatacak olan bilimsel çalışmaların önünü açması ve desteklemesi gerekmektedir.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım;

1980 yılından itibaren her türlü uyarımıza ve eleştirimize rağmen neo liberal politikalar ülkemizde istisnasız olarak uygulanmıştır. Uygulanan bu politikalar sonucu özelleştirmeler tamamlanmış, taşeronlaşma ile "mesleğimiz de dahil olmak üzere"  emek değersizleştirilmiş, esnekleşme ve kuralsızlaşma düzenlemeleri ile devam eden süreç denetimsizleştirme ile zirveye ulaşmıştır. Ancak İngiltere`nin yaşadığı Brexit süreci ve nedenleri, ABD seçimlerinde dile getirilen milli ve yerli kavramları ülkemizde ve sektörümüzde dile getirdiğimiz eleştirilerin haklılığını göstermiştir.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası olarak yıllar önce temel ilkelerini ortaya koyduğumuz "Ulusal Madencilik Politikaları" ancak bugün keşfedilerek "milli ve yerli enerji ve madencilik stratejileri" belirlenmeye çalışılmaktadır. Ancak her zaman olduğu gibi yine  geç kalınmıştır.

Yıllar önce odamız tarafından belirlenmiş olan madencilik politikalarının en temel ilkelerinden olan; "Madencilik sektörünün tüm alt sektörlerinde üretim arttırılmalıdır. Ancak, söz konusu üretimin hedefi dış satım değil, ülke sanayi sektörleri olmalıdır.

Madencilik sektörünün ülke kalkınmasında ki kritik önemi, fazla miktarlarda üretilip yurt dışına satılarak döviz elde edilmesinde değil, ancak, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlamasındadır.  " ilkesi ile "Ülkemizin ihtiyacı olan enerjinin, yerli maden kaynaklarımızdan karşılanması öncelikli hedef olmalıdır.

Sanayinin ihtiyacı olan ucuz enerji üretiminin sağlanması ve bu enerjinin sürekli ve güvenilir olması bakımından, yerli maden kaynaklarımızın kullanılması kaçınılmaz bir gerekliliktir. " ilkesinin anlamı ve önemi yeni anlaşılmış ve Bakanlık bürokratları tarafından siyasilere yeni keşifler bulunmuş gibi sunulmaktadır.

Kamuoyunun bilgisine sunulan "milli madencilik ve enerji politikası" odamız politikaları ile benzeşiyor gibi görünse de  hem yaşama geçirilmesi konusunda hem de teknik ayrıntıları konusunda endişelerimiz bulunmaktadır.

-Birinci endişemiz bir taraftan "milli ve yerli madencilik"ten bahsederken diğer taraftan Eti Maden İşletmeleri`nin Türkiye Varlık Fonu`na devredilerek uluslar arası sermayeye açılmasıdır.

-İkinci endişemiz yerli kömürün enerjideki payının artırılacağı söylenirken yerli kömürlerimizin kullanımına ilişkin teknolojik çalışmaların ne şekilde yürütüleceği konusundaki belirsizlikler ve eksikliklerdir.

-Üçüncü endişemiz ülkemiz madencilik politikalarını belirleyen Maden Kanunu`nun son 15 yıl içerisinde 3 kez değiştirilmesi ve son kanun değişikliğine ilişkin yönetmeliğin 2 yılı aşkın bir süredir hala çıkarılamaması ve hem bakanlık hem de sektör tarafından yeni bir maden kanunu değişikliğinin gündeme alınma ihtiyacının ifade edilmesidir. 

-Önemli bir diğer eleştirimizde 2012 Haziran Genelgesi ile yapılamaz hale gelmiş olan aramaların bağımsız yargı tarafından iptal edilen genelgeye rağmen, bürokratik uygulamalar nedeniyle hukuka aykırı bir şekilde hala devam ediyor olmasıdır.

Odamız; Birliğimiz ve bağlı odaları ile birlikte hukukun evrensel değerleri için, bilimin ve tekniğin yaşamın her alanında egemen olması için, demokrasi ve laiklik için, barış ve eşitlik için, ülkemizin geleceği için cumhuriyet değerlerine sahip çıkmaya devam edecektir. Her türlü yanlışa ve dayatmaya itiraz edecek ve hayır diyecektir.

Saygıdeğer Konuklar,

Değerli Katılımcılar;

Madenler, milyonlarca yılda oluşan ve tüketildiğinde yenilemeyen kaynaklar olup oluşumunda hiçbir kişinin ya da sınıfın emeği yoktur.  Bu nedenle çok iyi planlanarak bir gramının dahi kaybedilmeden insanlığın ortak değerleri, toplumun refahı ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi amaçları doğrultusunda üretilmelidir.

Her tür ekonomik faaliyette olduğu gibi madencilik faaliyetlerinde de amaç, insanın refah ve mutluluğudur. İnsan onuruna ve emeğine saygı, madencilik faaliyetlerinin planlanma ve uygulanmasında hareket noktası olmalıdır. Kamu yararı öncelikli olarak göz önünde tutulmalıdır.

Dünya`da ve ülkemizde 30 yıldır uygulanmakta olan neoliberal politikalar sonucu değişen çalışma koşulları ve ilişkileri nedeniyle madencilik sektöründe yaşanan ölümler artmış ve maden mühendisleri de ya yaşamlarını kaybetmişler ya da günah keçisi ilan edilerek önce sanık sonra da mahkum olmuşlardır.

Maden ocaklarında yaşanan ölümler kaza da fıtrat ta değildir. Yapılacak bilimsel çalışmalarla ve mühendislik önlemleriyle önlenebilecek olaylardır.  Maden mühendisliği bilim ve tekniği hem dünyada hem de ülkemizde ölümlerin sona erdirilmesi için gerekli gelişmeleri sağlamış durumdadır. Çalışanları koruyacak, güvenli bir çalışma ortamı yaratacak önlemleri almak ve uygulamaları denetlemek devletin ve işverenlerin asli görevidir. Bunun en temel yolu da ocaklara maden mühendisliği bilim ve tekniğinin girmesini sağlamaktır. Bu konuda meslek odalarını reddetmek yerine onların deneyim ve bilgi birikiminden yararlanmak tüm kesimlerin faydasınadır.

Madencilik faaliyetleri ve maden üretimleri, bireysel ve toplumsal gereksinimlerin karşılanmasında temel öneme sahip alanlardan birisidir. Madencilik faaliyetleri yürütülürken göz ardı edilmemesi gereken en önemli noktalardan birisi de çevreye duyarlılık olmalıdır. İçinde bulunduğumuz yüzyılda çevre faktörü göz ardı edilerek madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi mümkün değildir. Sanayileşmeyle birlikte artan üretim faaliyetleri ve aşırı tüketiminin sonuçları günümüzde daha net görülmektedir. Kaynakların sınırsız olmadığının anlaşılması ile birlikte "çevre"nin önemi daha çok ortaya çıkmıştır. Diğer tüm üretim çalışmaları gibi madenciliğin de doğal çevre üzerinde bozucu bir etki yaratmakta olduğu bir gerçektir. Madencilik faaliyetleri, genel üretim süreçlerinin bir parçası olarak doğal çevre ile belli bir ilişki ve çelişki halinde sürdürülebilmektedir.

Madencilik sektörünün azami üretim, yanlış üretim metotları, uygunsuz verilen madencilik izinleri, yasal mevzuatın yetersizliği ve denetimsizlik gibi nedenlerle ülkemizde ve dünyada "madencilik ve çevreye duyarlılık" birbirine zıt iki kavram olarak algılanmıştır. Oysa çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin kullanılması, madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına yönelik önlemlerin alınması, sektörün gelişmesini engellemeyecek tam aksine olumlu yönde katkı yapacaktır.

Saygıdeğer Konuklar, Değerli Delegeler,

Uluslararası Madencilik Kongre ve Sergisi yarım yüzyıldır devam eden ve her birinde ülkemiz ve dünya madencilik sektörüne yenilikler getiren, dünyada ki gelişmeleri ülkemize taşıyan, meslektaşlarımızın gelişimine katkı sağlayan bir kongre olmuştur.

25. Kongremizde bu ilkeden yola çıkarak kendini yenilemiş ve geliştirmiştir. 25. Kongremizin en önemli özelliği madencilik alanında söz sahibi ve otorite olan 11 bilim insanını çağrılı bildiri sunmak üzere davet ederek ülkemiz madenciliğine ve siz değerli katılımcılarımıza katkı sunmak hedeflemiştir. Kongremiz kapsamında sunularak tartışmaya açılacak olan tüm bildirilerin dünya ve ülkemiz madenciliği ile insanlığa önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu olarak; yarım asırdır istikrarlı bir şekilde kongremizi bu günlere taşıyarak bizlere bu onuru ve gururu yaşatan yönetim kurulu üyelerimize ve Oda organlarımıza, kongremizin düzenlenmesinde emeği geçen yürütme kurulu üyelerimize, etkinliğin bilimsel niteliğini yükselten bilim kurulu üyelerimize, bildiri ve sunum hazırlayan bilim insanlarına, yönetimleriyle katkı koyan oturum başkanlarımıza, kongremize desteklerini esirgemeyen tüm kurum ve kuruluşları ile değerli yöneticilerine teşekkür eder saygılar sunarız.

Okunma Sayısı: 829
Yayın Tarihi: 11.04.2017
Fotoğraf Galerisi