TMMOB Maden Mühendisleri Odası

TÜRKİYE 20. KÖMÜR KONGRESİ SONA ERDİ.

TÜRKİYE 20. KÖMÜR KONGRESİ SONA ERDİ.

Odamız tarafından Zonguldak‘ta düzenlenen ve 04 Mayıs Çarşamba günü yapılan açılış konuşmalarıyla başlayan Türkiye 20. Kömür Kongresi, 06 Mayıs 2016 tarihinde yapılan kapanış oturumu ile sona erdi. Çok sayıda delegenin katıldığı ve 32 bildirinin sunulduğu kongre‘de "Kömür, Enerji ve Termik Santrallar" konulu bir de panel düzenlenmiştir.

Ayrıca, sektörde yaşanan teknolojik gelişmelerin yer aldığı çok sayıda firmanın katıldığı sergi de kongre süresince ziyaretçilere açık tutulmuştur.

 

Oda Başkanımız Ayhan YÜKSEL‘in Kongre Açılış Konuşması

Sayın Milletvekillerim,
Sayın Valim ve Belediye Başkanım,
Sayın Birlik Başkanım,
Demokratik Kitle Örgütlerinin Saygıdeğer Başkan ve Yöneticileri,
Sevgili Meslektaşlarım, Değerli Konuklar,
Saygıdeğer Basın Emekçileri,

Hepinizi 45. Dönem Maden Mühendisleri Odası Genel Merkezi, 5 Şubesi, 2 Bölge Temsilciliği, 52 il Temsilciliği ve 16.500 üyemiz adına sevgiyle, saygıyla, dostlukla ve en içten duygularımla selamlıyorum.
20. Türkiye Kömür Kongresi`ne hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Saygıdeğer Konuklar, Değerli Meslektaşlarım,
TMMOB Maden Mühendisleri Odası, küresel ve ulusal ölçekte madenciliğin gelişimi, sorunlarının önlenmesi ve giderilmesine yönelik idari, teknik, hukuksal ve politik süreçlerin öznesi olan demokratik mesleki kitle örgütüdür. Bu amaçla ülkemizin gelişimi, halkımızın refahının yükseltilmesi, mesleğimizin ve meslektaşlarımızın gelişimi için bilimsel kongreler ve sempozyumlar yapmak öncelikli görevlerimiz arasındadır.

Bu nedenle; yaşadığımız yüzyılda, çeşitlenerek ve derinleşerek küresel bir krize dönüşen başta enerji olmak üzere madencilik sorunlarının çözümlenmesi amacıyla maden mühendisliği temelinde kamusal yararın ve bilimin ışığında toplumcu politika ve ilkelerin oluşturulması ile hayata geçirilmesi yönünde çalışmalar yapmak odamız için bir zorunluluktur.

Bu kapsamdaki çalışmaların en önemlilerinden biri de "Türkiye Kömür Kongresi" dir. Odamız tarafından yirminci kez düzenlenen kongremiz sadece kömür madenciliği ve enerji üzerine değil, işçi sağlığı ve güvenliği alanından çalışma ilişkilerine, maden hukukundan, madencilik politikalarına kadar her alanda akademisyenlerimiz ve meslektaşlarımız tarafından üretilen çalışmaların en geniş kesimlerce paylaşılmasını ve tartışılmasını amaçlayan önemli bir platform olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Kongre kapsamında bilim insanlarının, uzmanların yoğun emekle hazırladıkları bildiriler, siz katılımcıların katkıları ve bunların sonucunda hazırlanacak sonuç bildirisinin ilgili bakanlıkların bürokratları ve siyasal iktidarca önemsenmesi gerekmektedir.

Ancak ne yazık ki 1978 yılından itibaren 20. sini düzenlemekte olduğumuz Kömür Kongrelerinde madenciliğin ve yaşamın her alanında, meslektaşlarımız ve bilim insanlarımız tarafından üretilmiş ve doğruluğu kabul edilmiş olan bilgilere ve gerçeklere kulaklar tıkanmıştır.

Maden Mühendisleri Odası olarak üyelerimizden aldığımız güç ve bilgi ile bakın neler söylemişiz ve söylediklerimizin doğruluğu bizleri reddedenler tarafından bugün nasıl kabul görmüştür.
"Ulusal bir madencilik politikası olmalıdır." demişiz ve Oda olarak yayınlamışız. Ancak bunun tam tersi yapıldı ve ülkemizde madencilik politikasızlaştırıldı, kuralsızlaştırıldı.

Son 13 yılda Maden Kanunu 3 kez değiştirildi. Son değişiklik tam anlamıyla yürürlüğe girmeden yeni bir maden kanununa ihtiyaç duyulduğu herkes tarafından söylenmeye başladı.

Kanunlara aykırı genelgeler ve tebliğler yayınlanmaya başlandı. Genelgeler mahkemeler tarafından iptal edilmesine rağmen yaşamın her alanında süren hukuk tanımazlık bu alanda da devam ederek mahkeme kararları uygulanmamaktadır.

"Madencilik ülke sanayisinin gelişimi için ucuz ve güvenilir hammadde ihtiyacımızı karşılayacak şekilde planlanmalıdır." demişiz. Ancak hala ham cevher ihracatı sürmektedir ve ne yazık ki aynı cevherler yurtdışında işlendikten sonra sanayicimiz tarafından ithal edilmektedir.

"Enerjinin güvenirliliği için dışa bağımlılığın azaltılması ve yerli kaynakların kullanım oranının artırılması gereklidir. " demişiz. Buna karşın ülkemiz ithal kömür ve doğal gaz cennetine dönüştürülmüştür. Söylediklerimizin sonuçlarının nelere mal olabileceğinin anlaşılması için bir uçağın düşürülmesine ve sonuçlarına gerek yoktu. Sayın Bakan tarafından "enerjide yerli kaynakların kullanım oranını artıracağız" şeklinde ki benzer açıklamalar çok ama çok geç kalınmış açıklamalardır.

"Ülke sanayisinin gelişimi için uluslararası rekabete karşı başta kömür madenciliği olmak üzere tüm madencilik sektörü korunmalı, teşvik edilmeli ve desteklenmelidir." demişiz. Söylediklerimizin önemi ve anlamı ancak Rusya ile yaşadığımız uçak krizinden sonra anlaşılmıştır. Cumhurbaşkanı tarafından Tufanbeyli`de yerli kömüre dayalı termik santralinin açılışında yapılan "ithal kömüre karşıyım yerli kömür üretimi teşvik edilmelidir." açıklaması da çok ama çok geç kalınmış bir açıklamadır.

"TTK ve TKİ`ye ait sahalar özelleştirilmemeli ve desteklenmelidir." demişiz. Aksine çok büyük ve önemli sahalar zarar ediyor gerekçesiyle özelleştirilerek özel sektöre devredilmiştir. Ancak bugün zarar eden yerli kömür üreticisi özel sektörümüz son düzenlemelerle önemli teşvikler alırken TTK ve TKİ desteklenmemektedir. Oysaki ülkemiz yerli kömür üretiminin büyük bir kısmı bu işletmelerden elde edilmektedir. TKİ ve TTK ülkemiz kömür madenciliğinin göz ardı edilemeyecek kuruluşları olup özellikle teknolojik yatırımlar konusunda desteklenmelidir.

"Madencilik politikaları ve planları yapılırken kamu yararı öne çıkarılarak havza madenciliği temelinde yapılmalıdır" demişiz. Ancak dünyada ki tüm bilim adamları tarafından kabul edilmiş olan bu bilimsel gerçeklik ülkemizde yap boz tahtasına dönüştürülmüştür. Elbistan, Soma ve Ermenek faciaları ile yeniden gündeme gelmiş olan ve Bakanlık tarafından mecburen gündeme alınarak 6592 sayılı kanunla getirilen değişiklik, 28 Nisan`da TBMM`de ilgili komisyona getirilen değişiklik ile termik santral amaçlı sahalarda sahaların bölünebileceği tekrar gündeme getirilmiştir. Bu değişiklik ile kimlere ne gibi imtiyazlar sağlanacağı kamuoyu tarafından mutlaka izlenmelidir.

"Madencilik politikaları ve planlamaları yapılırken, madencilik bilim ve tekniğine uygun çevreye duyarlı yöre halkıyla barışık olarak yapılmalıdır" demişiz. Buna karşın fosil yakıtlar çevreyi kirletiyor gerekçesiyle ülkeyi ithal doğal gaz cennetine dönüştürenler rant devreye girince ne çevre, ne de insan sağlığı diyerek başta Zonguldak olmak üzere ülkemizi ithal kömüre dayalı termik santral cehennemine dönüştürmüşlerdir.

"Nükleer enerji ülkemiz için çok büyük bir tehlikedir" demişiz. Fakat ülkemiz enerji ihtiyacının karşılanmasında nükleer enerji bir çözümmüş ve yerli kaynakmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki nükleer enerji santralin inşaatından, kullanılan teknoloji ve hammaddesine kadar tamamen dışa bağlı bir yöntem olmakla kalmayıp dünya da yaşanan facialar ile ülkemizde yaşanan Soma ve Ermenek faciaları dikkate alındığında gelecekte ülkemiz için de önlenemeyecek faciaların yaşanacağı da kaçınılmaz olacaktır.

Haklılığımızın ortaya çıkması için Soma ve Ermenek facialarında olduğu gibi bir nükleer felaketin yaşanması gerekmemektedir.

Saygıdeğer Delegeler, Sevgili Meslektaşlarım
Soma ve Ermenek Facialarının üzerinden yaklaşık 2 yıl geçmiştir ve ne yazık ki hala bir arpa boyu yol alınamamıştır. Üzülerek söylüyorum ki bu faciaları unutturmaya çalışanlar hedeflerine ulaşmaktadırlar. Soma üzerinden şov yapanlar, rant elde etmeye çalışanlar, kanal kanal televizyon ekranlarında boy gösterenler ne yazık ki artık Soma Davası`nı takip etmemektedirler.

Soma davasından sonra yaptığımız tüm açıklamalarda ve 19. Kömür Kongresinde yine bu kürsüden söylediğimiz gibi davanın takipçisi olacağız. 12 Nisan`da ki son celsede de olduğu gibi davayı takip edeceğiz. 13 Mayıs`ın birinci yıldönümünde olduğu gibi bu yıl 13 Mayıs`ta yine Soma`da olacağız.  Ölen ve ölemeyen maden mühendislerine sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Soma Faciasından sonra, Odamız tarafından hazırlanan raporda da belirtildiği üzere kazanın asli ve sistemsel nedenleri neo liberal politikaların sonucu olan taşeronlaştırma, üretim zorlaması, mevzuattan kaynaklanan esnekleşme ve kuralsızlaşma ile denetimsizleştirmedir.

Yani o ocaklara taşeronu, rödevansçıyı sokanlardır. Yani mevzuat ile esnek ve kuralsız çalışma ilişkilerini düzenleyen mevzuatı yaparak üretim zorlamasını sağlayanlardır. Maden mühendisliği bilim ve tekniğini hiçe sayarak ülkemizde 18. yüzyıl madenciliğinin yapılmasına izin verenlerdir.

Ülkemiz madenciliğinin mühendislik bilim ve tekniğinin ışığında gelişmesi için "Soma Milad" olmalı diyerek "üniversiteler, sendikalar, meslek odaları, sektör temsilcileri ve ilgili bakanlıklar bir araya gelerek başta kurumsal alt yapı sorunlarından olmak üzere gerekli çalışmalar yapılmalı ve tüm tarafların eşit temsil edildiği Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu kurulmalıdır."  önerisinde bulunduk.
Odamızın bu önerisine karşın ne yapıldı?

6331 sayılı kanununda yapılması gerekli değişiklikler bir torbanın içerisine atıldı ve sadece 8 adet madde de değişiklik yapıldı. Ancak sonuç koca bir hiç. Buna karşın Maden İşletmelerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde yapılan değişiklikler incelendiğinde ise karşımıza devletin bir itirafı çıktı. Soma bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda belirtildiği üzere, maden mühendisliği biliminin gerektirdiği fakat devlet tarafından iş güvenliği mevzuatına alınmayan hükümler, yapılan değişikler ile yürürlüğe girdi. Bu düzenlemeler devletin, Soma Faciasında ki sorumluluğunun itirafıdır.

Soma faciası üzerine gelen Maden Kanunu değişikliğinde de iş güvenliği mevzuatından farklı bir husus bulunmamakta olup aynı mantıkla bilirkişi raporlarındaki kusurları adeta kabullenircesine MİGEM`in iş güvenliği alanındaki sorumluluğu ve denetimi kaldırılmıştır. Ancak politkasızlık bu alanda da devam etmekte olup maden kanunu ile kaldırılan bu yetki hazırlanmakta olan Kömür Kanunu taslağına yeniden eklenmiş durumdadır.

Hazırlanmakta olan Kömür Kanunu taslağı, küreselleşme politikalarıyla işlevsizleştirilen iş güvenliği denetimini 81 sayılı ILO sözleşmesinin güvencesinden yoksun bırakılmaktadır. İş güvenliği denetimi MİGEM içerisinde bir daire başkanlığının bünyesine alınarak siyasi otoritenin de etkisiyle tamamen yok edilmeye çalışılmaktadır.

18 Şubat 2015 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren yeni maden kanununun ilgili yönetmelikleri ne yazık ki hala yayınlanamamıştır. Sektör hukuka ve kanuna aykırı tebliğler ile yönetilmeye çalışılmakta olup yanlış politikalar nedeniyle her gün biraz daha geriye gitmektedir.

Saygıdeğer Konuklar;
Ülkemizi uçuruma sürükleyen 13 yıllık AKP iktidarı yaptığı icraatlarla ilk önce laik ve sosyal devlet anlayışını yok etmiş, cumhuriyet değerlerini tartışmaya açarak itibarsızlaştırmaya çalışmış ve ülkenin ortak değerleri ve kurumlarını AKP teşkilatları haline dönüştürmüştür. Hiçbir muhalif sese tahammül edemeyen AKP iktidarının tüm Anayasal kurumları bir bir ele geçirme çalışmaları devam etmiş ve sıra TMMOB ile Odalarımıza gelmiştir.

Siyasi iktidar, kanun hükmünde kararname ile 12 Eylül hukukunu işleterek Meslek Odalarının "mali ve İdari denetime" tabi tutulacağını hükmetmiş ve bu karar doğrultusunda Odamız ETKB`ye bağlanmıştır. Öncelikle belirtmek isteriz ki; Meslek Odalarının denetime tabi tutulmasıyla ilgili hiçbir çekincesi yoktur. TMMOB ve odalarının mali denetimi Genel Kurullarda seçilen Denetleme Kurullarınca yapılmaktadır. Odaların Yönetim Kurulu kararları ve uygulamaları, üyenin denetimine her zaman açıktır. Odaların her türlü karar ve uygulaması için her zaman hukuki yollarda açıktır ve yargı denetimi vardır. İtirazımız, siyasi iktidarın Meslek Odaları üzerindeki vesayet ilişkisinedir. TMMOB ve bağlı Odaları, AKP`nin ve AKP`lilerin aklının alamayacağı ölçüde temizdir, şeffaftır ve bu durum kamuoyu tarafından da çok iyi bilinmektedir.

Kuruldukları günden itibaren iktidarların karar ve tasarruflarını toplumsal yarar ve mesleki fayda süzgecinden geçiren, mesleki-bilimsel doğruları dayanak alarak muhalif tavrını ülkenin en karanlık dönemlerinde bile sergilemekten geri durmayan TMMOB ve bağlı Meslek Odaları, iktidarın topyekûn saldırı dalgasının önde gelen hedeflerinden biridir. Halkımız ve üyelerimiz tarafından bu saldırının nedeni de çok iyi bilinmektedir.

TMMOB ve bağlı Meslek Odaları 60 yılı aşkın bir süredir mesleki faaliyet yürütmekte, bir yandan meslektaşlarının hak ve çıkarlarını savunurken, diğer yandan mesleki niteliği artıracak girişimlerde bulunmakta ama aynı zamanda mesleki denetim başlığı altında genel ve yerel yönetimlerin projelerini kamu adına denetlemektedir. Meslek Odalarının hareket noktası toplumsal yarar ilkesidir. Topluma yararı olmayan, hatta kamusal anlamda zarara yol açan uygulamalara karşı çıkmak mesleki etik anlayışının doğal bir sonucudur.  Meslek Odaları, bunları yaptığı için hükümetin hedefindedir. Bilinmesini isteriz ki, TMMOB ve bağlı Odaları AKP iktidarının üzerinde kurduğu baskıya, mesleki dayanışma ilişkisi geliştirerek, geleneksel mücadeleci ruhumuzu diri tutarak ve en zor şartlarda kararlılığımızı sergileyerek direnecektir.

Ülke sorunlarını mesleğin ve meslektaşın sorunlarından ayrı görmeyen ve yaşamın her alanında söyleyecek sözü olan Odamız, daha özgür bir Türkiye, daha demokratik bir Türkiye, daha eşitlikçi bir Türkiye hedefine ulaşmak ve Barış içinde yaşamak için vermiş olduğu mücadeleyi yükselterek devam edecektir. 

"Mesleğimize, örgütümüze, halkımıza, ülkemize sahip çıkıyoruz" sözünü her yerde yüksek sesle dile getirdik ve getirmeye de devam edeceğiz. Meslek alanlarımız üzerinden ülkemiz gerçeklerini okumak, toplumu bilgilendirmek ve meslek onurumuzu korumak için öneriler geliştirerek bunların yaşama geçirilmesi için mücadele ettik ve etmeye de devam edeceğiz.

Bu mücadeleyi verirken halkımızdan başka hiçbir kesim ve çıkar grubu ile ne kesiştik ne de paralel bir yolda yürüdük. Bu çalışmaları yaparken alnımız açık başımız dik ve bir mızrak gibi bilimin ışığında yürüdük ve yürümeye de devam edeceğiz.

Mızrak çuvala, TMMOB`da torbaya sığmaz.

Saygıdeğer Meslektaşlarım, Değerli Katılımcılar,
Odamız tarafından 1978 yılından itibaren her iki yılda bir düzenli olarak yapılmakta olan kongremizi 20 kez yapmanın gururunu ve onurunu yaşamaktayız. Kongremiz kapsamında sunularak tartışmaya açılacak olan bildirilerin dünya ve ülkemiz madenciliği ile insanlığa fayda sağlaması dileklerimi sunar;

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu olarak başta 1954 yılından itibaren Odamızı ve 1978 yılından itibaren Kongremizi bu günlere taşıyarak bizlere bu onuru ve gururu yaşatan yönetim kurulu üyelerimiz, denetleme kurulu üyelerimiz, onur kurulu üyelerimiz ve birlik yöneticilerimiz olmak üzere Kongremizin düzenlenmesinde emeği geçen yürütme kurulu üyelerimize, etkinliğin bilimsel niteliğini yükselten bilim kurulu üyelerimize, bildiri ve sunum hazırlayan bilim insanlarına, yönetimleriyle katkı koyan oturum başkanlarımıza, Kongremize desteklerini esirgemeyen tüm kurum ve kuruluşları ile değerli yöneticilerine teşekkür eder saygılar sunarız.

Ayhan YÜKSEL
TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
04 Mayıs 2016, Zonguldak

Okunma Sayısı: 552
Yayın Tarihi: 09.05.2016
Fotoğraf Galerisi