TMMOB Maden Mühendisleri Odası

EVRENSEL | Amasra davası başlıyor. Dosyadaki en büyük eksik sorumlular!

EVRENSEL | Amasra davası başlıyor. Dosyadaki en büyük eksik sorumlular!

Amasra davası başlıyor. Dosyadaki en büyük eksik sorumlular!

Türkiye Taşkömürü Kurumuna (TTK) bağlı Amasra Müessesinde (ATİM) 14 Ekim 2022’de gerçekleşen grizu patlaması ve ardından çıkan kömür tozu yangınıyla hayatını kaybeden 43 madencinin ölümünden sorumlu olan 8’i tutuklu 23 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması 25 Nisan’da Bartın Adliyesinde görülecek. Hayatını kaybeden Şaban Yıldırım’ın eşi Sena Yıldırım, maden kazasından son anda kurtulan işçilerden A. K, madenci ailelerin avukatlarından, Sosyal Haklar Derneğinden Avukat Evren İşler ve Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel adalet çağrısı yaptı. Ayrıca, yargılamanın şimdiden adaletsiz başladığına dikkat çekilerek TTK’den bakanlığın üst yöneticilerine kadar tüm sorumluların, sorumluluklarının ortaya konulması istendi.

YARGILAMADA TÜM SORUMLULAR SANIK DEĞİL

43 madencinin hayatını kaybettiği  eksi 350 kota kadar üretim yapılan Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait Amasra Müessesinin maden ocağında gerçekleşen katliam sonrası bilirkişilerin ön raporunda, kolluk kuvvetleri ve savcılık fezlekesine yansıyan tabloda ihmaller gün yüzüne çıkmış; devlet kurumunda havalandırmanın yetersiz olduğu, norm kadronun çok azı ile çalışıldığı ve madenci açığı olduğu, 476 işçinin yapacağı işin 166 işçiye yaptırıldığı, işyerinde hekim bulunmadığı, ocakta eksik sayıda mühendis olduğu, kömür tozu yangını ve zararlarına karşı önlemlerin yetersiz kaldığı, iş güvenliği eğitimi ve tatbikatlarının yetersiz kaldığı belirtilmişti. Adım adım katliamı getiren ihmallerin ardından yaşanan maden kazası sonrası 8’i tutuklu olmak üzere 23 sanığın yargılanmasına karar verildi. Savcılığın hazırladığı fezlekede 8 şüpheliden 4’ü hakkında bin seksener yıla kadar hapis cezası isteniyor.  Madenin Genel Müdürü Cihat Özdemir, İşletme Müdürü Selçuk Ekmekçi, İş Güvenliği ve Eğitim Başmühendisi Volkan Soylu ve Başmühendis Mehmet Tural’ın, olası kastla öldürme ve yaralama suçundan yüzlerce yıl, diğer 19 sanığın bilinçli taksirle öldürme ve yaralama suçundan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları isteniyor. Türk Ceza Kanunu’na göre, olası kastla öldürme suçunun 25 yıla kadar, olası kastla yaralama suçunun 3 yıla kadar hapis cezası var. Taksirle öldürme suçunu işleyenler için 15 yıla kadar, taksirle yaralama suçunu işleyenler için ise 3 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Dava iddianamesinde TTK yetkilileri yer almıyor, ancak Amasra Cumhuriyet Başsavcılığı, TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu ve TTK Genel Müdür Yardımcısı Ercan Gebeş ile birlikte 9 TTK ve Bakanlık yetkilisi hakkındaki soruşturmayı, patlamayla ilgili yürütülen soruşturmadan ayırmaya karar vermiş ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, savcılığın iki başmüfettiş hakkındaki soruşturma izni talebini reddetmişti. Bakanlık, başmüfettişlerin herhangi bir kusur ve sorumluluğu olmadığını savunuken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, madenin bağlı olduğu Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürü Kazım Eroğlu ve diğer TTK yetkilileri hakkında talep edilen soruşturma izni hakkında ‘bekleme’ kararı vermişti.

Yargılamanın adaletsiz başladığına dikkat çeken, davanın avukatları, aileler, Maden Mühendisleri Odası ve hayatta kalan madenciler; sorumluluğun sadece ATİM’le sınırlı kalmaması çağrısı yapıyor.

"PARAYLA BİZİ SUSTURMAYA ÇALIŞIYORLAR"

Eşi Şaban Yıldırım’ı katliamda kaybettiğinde ikiz kız bebeklerine hamile olan ve geçtiğimiz aylarda doğumu gerçekleştiren Sena Yıldırım, davaya kucağında babalarını hiç görmeyen bebekleriyle katılacak. Yıldırım, “Düşük tehlikesi olduğu için 5 ay yattım, normalde doğuma kadar yatmam gerekiyordu ama kaza olunca ayağa kalkmak zorunda kaldım. Bu süreçte çok zorlandık. Parayla bizleri susturmaya çalıştılar. Kan parası… Kader dediler fıtrat dediler, ihmal bu. Sen önlemini alırsın sonra kader dersin, önlemleri almayıp sadece parayı alıp oturmakla olmaz. Eşim, madende bir şeylerin ters gittiğini söylemişti. Havalandırma ile ilgili sıkıntılardan bahsediyordu. Her şey açıkça ortada, bizi geçiştirmeye çalışıyorlar. Bizler unutmadık, geride çocuklarımız kaldı. Bizim ayakta durmamız, çocuklarımıza bir gelecek kurmamız lazım. Sadece ailelere sus payı para vererek geçiştiremezler. Olay tazminat değil, bu geride kalan çocukların geleceğinin kurtulması lazım. Biz Bartın’da yaşayacaksak, bu katillerle aynı yerde de mi yaşayacağız? Adalet istiyoruz. Çoğu şey örtbas ediliyor. Af çıkarıp suçluları salıyorlar. Adalet nerede bulunabildi ki? Ben de adaletsizlik yaşayacağımızdan kaygılıyım. Bu davaya sahip çıkmalı herkes. Bu olay hızla unutuldu. Ben adaletli bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum” dedi.

"BABALARINI GÖREMEYEN İKİZLERİM İÇİN ADALET İSTİYORUM"

Yıldırım, bu katliamın ardından her şeyin aynı kalmamasını da talep ediyor, “Ölen öldüğüyle kalıyor ama yaşayanların da insanca yaşaması lazım. Hayatta kalan madenciler hâlâ aynı koşullarda çalıştırılmasın. Sadece Amasra Müessesindekiler yargılanmamalı, bir istifa bile yok herkes hâlâ ekmek yiyor. Benim kızlarım babalarını hiç göremedi, babalarıyla hiçbir anıları yok, olmayacak… En azından bir ikizleri kucağına alsaydı diye düşünüyorum. Bir fotoğraf kareleri bile yok, bu durum çok canımı acıtıyor benim. Geride kalan eşler, çocuklar, çocuklarım için adalet istiyorum.”

"AMASRA’NIN SORUMLULARI DA ÖDÜLLENDİRİLMESİN"

Katliamda arkadaşlarını kaybeden, patlamadan kurtulan 10 işçiden biri olan ve hâlâ çalışan işçilerden A.K. de şu anda arkadaşlarını kaybettikleri madende çalışmaya devam ettiklerini söylerken gerçek bir adaletin sağlanacağından çok umutlu değil, “İçeridekiler dışarı çıkartılabilir… Çok güvenimiz yok açıkçası. İhmal var burada. Çalışma Bakanlığının, Enerji Bakanlığının kusurları, sorumluluğu söz konusu edilmiyor bile. Genel Müdürlüğün sorumluluğu açıkça ortaya konulmuyor. Hepsi sorumlu. Arkadaşlarımızı kaybettik, ben şans eseri kurtuldum. Biz geride kalan işçiler olarak adalet istiyoruz. Başka maden kazaları yaşanmasın artık. İş cinayetlerinde kusuru olanlar hiçbir şekilde maden müesseselerinde, devlet kurumlarında çalışmasın. Kozlu Müessesindeki kaza zamanındaki müdür şimdi TTK’de genel müdür… Amasra’nın sorumluları da ödüllendirilmesin. Burada işçiye mühendise yıkacaklar ve dosyayı kapatacaklar gibime geliyor. Devleti yönetenler, burada sorumlu olanlar açık ve şeffaf olmalı bu konuda. Hükümetin değişmesi gerekiyor bence, bu dosyanın hemen kapatılmaması için. Çünkü bu hükümetle gördük kapanan iş cinayetleri dosyalarını… Bir daha bu olmasın. Geride kalan aileler perişan, üzgünler. Bayram geliyor şimdi herkes çocuğunu babasını bekliyor ama onların kaybettikleri gelmeyecek…” diye seslendi.

"DOSYANIN EN BÜYÜK EKSİĞİ, SORUMLULUĞUN ATİM İLE SINIRLI OLMASI"

Sosyal Haklar Derneğinden Avukat Enver İşler de ihmaller karşısında tüm sorumlulara dikkat çekiyor: “Amasra Katliamı’nda, Soma Katliamı’nın aynısını görüyoruz. Ne sektörde bir şeyin değiştiğini ne sosyal güvenliğe bakış açısında bir şey değiştiğini, ne de insan canının en ucuz maliyet kalemi olmaktan çıkarıldığını görüyoruz ne yazık ki. Bu düzen aynı şekilde devam ediyor. Sonuçta bu kurum TTK’ye bağlı, kamusal güvence nedeniyle çok daha iyi işletilmesini beklediğimiz madende dahi piyasa koşullarının çokça egemen olduğunu görüyoruz. Kamu kurumlarının liyakat esasından çıkarılmasının sonuçlarını da görüyoruz burada esasında. Sanıkların beyanları sorumluluktan kaçmaya dönük ama, madendeki organizasyon, havalandırma kusurları, taş tozu ile müdahaledeki eksiklikler bunların idari sürecindeki eksiklikler bir bütün olarak TTK’nin sorumluluğunu ortaya koyuyor. Bu dosyanın şu ana kadar en büyük eksikliği, sorumluluğun ATİM ile sınırlı olmasıdır. TTK Genel Müdürü başta olmak üzere, genel müdürü yardımcılarından, satın almadan sorumlu birimlerdeki sorumlulara kadar katliamdaki sorumlulukları açık. Her zamanki gibi üst düzey yöneticilerin bu sorumluluktan kurtarılma çabasıyla karşı karşıyayız. Ancak biz avukatlar, aileler bunun peşini bırakmayacağız. Çünkü biliyoruz ki hesap vermeyen sorumlular yeni katliamlara yol açmaya devam edecek.”

"BU CEZASIZLIK SÜRECİNİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ"

25 Nisan’da aileler ile birlikte Bartın Adliyesinde olacaklarını söyleyen İşler, tüm emek örgütlerine ve kamuoyuna da çağrı yaptı: “Sorumluların yargılanması için hukuksal olarak ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğiz. Ailelerin ve kamuoyunun peşini bırakmadığı dosyalarda nispeten sonuç aldığımızı biliyoruz. Görüyoruz nasıl siyasi müdahaleler yapıldığını. Bütün iş cinayetlerinde ve sosyal cinayetlerde bu müdahaleleri gördük, ama biz vazgeçmedikçe, aileler vazgeçmedikçe görece değişimler ufak ufak oluşuyor. Bunu sağlayan da ailelerin mücadelesi, ısrarı, kamuoyunun tepkisi, sahip çıkışı… Elimizin erişemediği, ailelerin takip etmediği bütün sosyal cinayet dosyaları hızlıca kapatılıyor. Amasra’da bunun olmamasını sağlamak bütün emek örgütlerinin, çalışırken ölmek istemeyen herkesin, hepimizin sorumluluğu. Ne kadar sorumluların sorumluluklarını açık net kamuoyu ile paylaşır, herkesin dikkatini buraya çekip, buradan vazgeçmemeyi toplu olarak becerirsek bu cezasızlık sürecini değiştirebiliriz.”

"BU SİSTEM DEVAM ETTİKÇE ÖLÜMLER BİTMEZ"

Maden Mühendisleri Odası da davayı takip edecek olan emek örgütlerinden. Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel duruşma öncesi, ocağın açıldığı süreçte oda olarak mahkemeye dilekçe sunarak bağımsız denetimci olarak keşifte yer almak istediklerini, bunun kabul edildiğini ancak ocakta tekrar eden yangınla keşfin yapılamadığını hatırlattı. Bu durumda davanın uzayabileceği ihtimalini göz önünde bulunduran oda, olay yerinin henüz görülememiş olmasının, katliamın detaylarının dosyaya yansımadığını belirtti. Yüksel ayrıca bu dosyada hukuki süreç devam ederken kazanın bilimsel nedenlerinin iyi araştırılması ve tartışılması gerektiğini bunun doğrultusunda yeni kazaların önüne geçilmesi çağrısında bulundu: “Hukuki süreç bir taraftan devam ederken, kazanın bilimsel ve teknik nedenleri en ince ayrıntısına kadar tartışılmalı. Çünkü bu kazalar başka kazaların yaşanmaması için belli birikim ve deneyim kazandırır. Ama ne yazık ki gereğince araştırılmıyor. Bilimsel ve teknik olarak ayrıntısıyla tartışılıp araştırılmıyor. Hem hukukun adaletin sağlanması için bu sürecin şeffaf yürütülmesi gerekiyor hem de bu kazalardan bilgi birikim deneyim kazanılıp yeni kazaların engellenmesi gerekiyor. AKP iktidarında odaların, sendikaların, STK’lerin birçok yetkisi daraltıldı. Bunlardan biri de mesleki denetim. Bunu yapamıyoruz. Bu da ocaklarda yeterli tarafsız, bağımsız denetimin önüne geçiyor. Bir iki kişiyi yargılamak gerçek adaleti sağlamayacaktır ve bu kazalar devam edecektir. Bu kazanın ardında, siyasi kadrolar da çıktı karşımıza. Burada liyakat olmadığı sürece, çalışma koşullarının düzenlenmediği sürece bu kazalar olmaya devam edecektir. Biz de bu davayı takip edeceğiz. Uzun süreli bir dava olacak, hayatlarını kaybeden emekçilerin aileleri açısından çok zor da geçecek bir süreç olacak. Geçmişte ne yaşandıysa bu sistem devam ettiği sürece benzer facialar yaşanmaya devam edecek.”



HABER İÇİN TIKLAYINIZ.

Okunma Sayısı: 252
Yayın Tarihi: 24.04.2023