TMMOB Maden Mühendisleri Odası

Enerji Özelleştirmeleri ve Ulusal Enerji Politikası Kurultayı gerçekleştirildi

Ulusal Kanal ve İşçi Partisi Ulusal Strateji Merkezi tarafından düzenlenen "Enerji Özelleştirmeleri ve Ulusal Enerji Politikası Kurultayı" Ankara‘da Belediye İş Sendikası Konferans Salonunda 26 Haziran 2010 Cumartesi günü gerçekleştirildi.

Kurultaya Yönetim Kurulumuz II. Başkanı Niyazi Karadeniz konuşmacı olarak katılmış ve Odamız görüşlerini aktarmıştır.

Yönetim Kurulu II. Başkanı Niyazi Karadeniz‘in Konuşma Özeti :

"Ülkemizin ihtiyacı olan enerjinin, yerli kaynaklarımızdan karşılanması öncelikli hedefimiz olmalıdır. Sanayinin ihtiyacı olan ucuz enerji üretiminin sağlanması, bu enerjinin sürekli ve güvenilir olması açısından yerli kaynaklarımızın kullanılması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Tüm dünyanın üzerinde önemle durduğu enerji güvenliğinin sağlanması bakımından, yerli kaynaklardan karşılanamayan ihtiyaçların da çeşitlendirilerek riskin azaltılması yaşamsal önem taşımaktadır. Ancak, söz konusu planlamalarla özellikle linyite dayalı termik santrallerde üretimin %50‘ye varan oranlarda düşürülmesi, üstüne üstelik ithal kömüre dayalı termik santral kurulum lisanslarının verilmesi de enerji planlama ve yönetiminde çok ciddi hataların yapıldığının en belirgin göstergesidir.

Türkiye‘de doğalgaz rezervleri ve petrol yok denecek kadar az bulunmaktadır. Ancak, düşük kalorili olmakla beraber zengin linyit kömürü yataklarımız mevcuttur.(12.6 MİLYAR TON) Yine, son yıllarda linyit  aramalarına verilen önem yeni fosil yatak aramalar ile yeni kömür yataklarının bulunup geliştirilmesi olasılığı son derece yüksektir. Söz konusu yataklar atıl bekletilirken elektrik üretiminde doğalgaza ağırlık verilmesini anlamak mümkün değildir. Bu durum, ülkemiz sanayi sektörlerinin gelişmesi bakımından son derece sakıncalıdır. Dolayısıyla madencilik sektörünün gelişmesi ve büyümesini de olumsuz etkilemektedir.

Dünyada elektrik üretiminde en yaygın kullanılan yakıtı kömürdür. Dünya elektrik üretiminin %26,5‘i kömürden elde edilmektedir. Bir ülkede geniş kömür rezervlerinin bulunması, o ülke için enerji arz güvenliğinin sağlanması bakımından çok büyük bir avantaj anlamına gelmektedir.

Elektrik üretiminin piyasalaşması ve kamusal yarar gözetmeksizin yapılan özelleştirmeler Türkiye‘deki KİT‘in nasıl içinden çıkılmaz darboğazlara sürüklendiğinin çarpıcı bir göstergesidir. Üretim kapasitesinin yarısı ile çalışmaya mahkum edilen söz konusu enerji santralleri çok yakın bir gelecekte, -muhtemelen çok önemli (!) ekonomistler tarafından zararın asıl nedeni olan planlama hataları ve hesapsız doğal gaz anlaşmaları göz ardı edilerek- verimsiz olduğu gerekçesiyle özelleştirilmesi yada kapatılması yoluna gidilecektir. Ancak, dünyanın hiçbir yerinde hiçbir kurumun, kapasitesinin yarısında çalışarak karlı yada verimli olması mümkün değildir. Bu gerçek bilinmesine rağmen, ülkemizin en değerli kurumları siyasi iktidarların hatalı politikaları ve yanlış bürokratların yanlış yönlendirme ve uygulamaları ile tek tek elden çıkarılmaktadır.

Bir başka konu ise, günü kurtarma projesi olan ithal kömüre dayalı termik santral kurma çalışmalarıdır. İthal kömüre dayalı termik santraller çözüm olmayacağı, başka sorunlar yaratacağı bilinmektedir. İthal kömüre dayalı santral izni verilmesi, yerli enerji kaynaklarının kullanımının önünü kapatmaktadır. Odamız, sürekli olarak yerli kömür kaynaklarımıza dayalı elektrik enerjisi  üretiminin öncelikli planlamasının önemini vurgulamaktadır. İdarenin vermiş olduğu kararlarda ve yapmış olduğu işlemlerde kamu yararına uygun hareket etme gereği bulunmaktadır. Ülke kaynaklarının öncelikli kullanılmasını öngörmeyen, ülkeyi enerji üretiminde daha fazla dış kaynağa bağımlı hale getiren  kararların kamu yararına uygun olmadığı ortadadır. Ayrıca ithal kömüre dayalı elektrik üretim lisansının verilmesinin ardından ülkeye giren ithal kömürün ve bu kömüre dayalı elektrik santrallerin dış ticaret açığını artıracağı da ortadadır. Dış ticaret açığının karşılanamaması sonucu bir ekonomik sıkıntının yaşanması durumunda, bu defa ekonominin yanı sıra, ülkenin elektrik üretiminin çöküşle karşılaşabileceği bilinmelidir.

Enerji sektöründe üretim ve dağıtımın özelleştirmeleri; kamu kaynaklarının sermayeye aktarılması ve yabancılaştırılması, daha çok işsizlik ve emeğin daha fazla sömürülmesi anlamına  gelmektedir. Elektrik alanında bugüne kadar sürdürülen özelleştirme ve serbest piyasa uygulamaları çözüm olmamış, ülkemizi enerji sıkıntısı ve pahalı elektrik fiyatlarıyla karşı karşıya bırakmıştır. "Enerji alanında yatırım yapmak için devletin parası yok" söylemleriyle enerji alanında özelleştirme ve serbest piyasa uygulamaları sonucunda milyarlarca dolar kamu kaynağı özel şirketlere transfer edilmiş, bunun karşılığında ise ülke yatırım açmazıyla karşı karşıya kalmıştır."

Enerjide, öz kaynaklara dayalı kullanma modelleri uygulanarak sanayileşmiş refah toplumu önemli politikalarımız olmalıdır.

Doğal kaynakların her türlü talanına karşı çıkılmalıdır

Ülkemiz 12,6 (11.6 MTA verileri) milyar ton  linyit rezervinden yeterince yararlanılmamaktadır. Söz konusu yatakların atıl bekletilerek elektrik üretiminin dış kaynaklı üretilmesi akılcı değildir.1000 megavatlık bir termik santralde, ocak dahil 2500 kişinin çalıştığı, tesislerin kurulduğu yöreye ve ülkeye getirdiği artılar dikkate alındığında konunun istihdam boyutunun da ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarımız olan jeotermal kaynaklar ve rüzgar potansiyelimiz değerlendirilmesine yönelik  çalışmalar hızlandırılmalıdır.

Yerli enerji kaynaklarımıza dayalı enerji yatırımları teşvik edilmeli, kamu kuruluşlarının enerji yatırım yapabilmesinin önündeki yasal engeller kaldırılmalıdır"

Okunma Sayısı: 1230
Yayın Tarihi: 29.06.2010