TMMOB Maden Mühendisleri Odası

DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU MADEN KAYNAKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ ÇALIŞTAYI AÇILIŞ KONUŞMASI

Bugün Zonguldak - Karadon‘da yaşanan maden kazasının ikinci yıl dönümü. Hatırlanacağı üzere, söz konusu kazada ikisi maden mühendisi olmak üzere toplam otuz maden emekçisi yaşamını yitirmiştir. Yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini bir kez daha saygıyla anıyorum.

Bu çalıştayı, 20-22 Ekim 2011 tarihlerinde düzenlemeyi planlamış ancak yaşanan üzücü olaydan dolayı ertelemek zorunda kalmıştık.

Sorunlarımızın birbirinden ayrılamayacağının bilinciyle bazı düşüncelerimizi sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum. Çünkü yaşanan olaylar, ülkemizi ve halkımızı derinden etkilediği gibi madencilik sektörünü de olumsuz etkilemektedir.

Sayın Konuklar,

Ülkemizin en önemli sorunlarının başında Kürt sorunu gelmektedir. Demokrasi ve eşitlik ilkesi ile çözülmesi gereken bu sorun, otuz yılı aşkın bir süredir devam eden savaş ortamında çözümsüzlüğe terk edilmiştir. Uygulanmak istenen senaryoyla ülkemiz, acı ve gözyaşından başka bir sonucu olmayacak kanlı bir çatışma ortamına sürüklenmek istenmektedir. Kardeşliğin ve dostluğun en köklüsünü, acının ve yıkımın en şiddetlisini bilen bu coğrafyanın insanları, bu sorunun silah ve kanla çözülemeyeceğini geçmişten gelen deneyimleriyle öğrenmiştir. Bugünümüzü ve geleceğimizi karartan bu kanlı senaryo sonucunda kaybeden Anadolu‘da yüzyıllardır birlikte yaşayan halklar olacaktır.

Bu tür köklü sorunlar, iç dinamiklerle çözülemediği her durumda emperyalistlerin müdahalesiyle karşılaşılmakta, sorun emperyalist tarafların çıkarlarına göre yönlendirilmeye ve sonuçlandırılmaya çalışılmaktadır. Yıllardır kan ve gözyaşından başka bir sonuç getirmeyen, ırkçılığın ve gericiliğin beslenmesinde ideolojik bir araç olarak kullanılan bu sorunun çözülmesi, yaşadığımız demokrasi sorununun da çözülmesi konusunda ön açıcı olabilecektir. Gerçek çözüm; yaşama hakkı, çalışma hakkı, etnik ve kültürel kimlikler gibi evrensel olarak kabul edilen hakların tüm yurttaşlarımızın için tanındığı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yapının kurulmasından geçmektedir. Herkesin dilini, kültürünü özgürce yaşayabileceği, insanımızın kardeşçe ve bir arada yaşadığı bir ülke ancak demokratik bir ülke olabilir. Bunun başarılması ise gerçekten demokrasiye ve barışa inananların mücadelesi sonucu gerçekleşecektir.

Artık sorunun şiddet yoluyla çözüleceğini düşünen anlayışın sahiplerinin yürüttüğü politikalara karşı sessiz ve ölümlere seyirci kalınmamalıdır. Sorunun çözümünün yolu barıştır ve barışçıl bir sürecin önünü açacak kararlı politik adımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda sorunun demokratik, barışçıl yöntemlerle çözülmesi; halkların kardeşçe,birlikte, eşit ve özgür bir şekilde yaşayacakları ortamın yaratılması, anayasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Hiçbir çatışma ve ölüm haberi almayacağımız, bir arada yaşayabilmenin kalıcı şartlarının oluştuğu bir döneme girilmesi için herkes ve her kesim tarihsel, vicdani ve insani bir sorumlulukla hareket etmelidir.

Sayın Konuklar,

Bununla birlikte halkın müreffeh bir yaşam standardına kavuşmasını sağlamak üzere, üretimi ve planlı kalkınmayı hedefleyen bir anlayışla sosyo-ekonomik gelişmenin sağlanması da bir zorunluluktur. İşte tam da bu noktada bölgemizin maden kaynaklarının önemi, bu kaynakların ülke ve bölge halkının yararına değerlendirilmesi ve ekonomiye kazandırılması için yaptığımız çalışma oldukça önem kazanmaktadır. Madencilik sektörü; istihdam yaratan, işsizliği azaltan, iç göçü önleyen, o yörenin gelişmesine katkı sağlayan bir sektördür. Ancak,bu kaynakların planlı bir şekilde, çevreye duyarlı, yöre halkının onayı alınarak ve mühendislik bilim ve teknolojisi uygulanarak üretilmesi oldukça önemlidir.

Bu anlamda, bölgenin ekonomik ve sosyal yönden gelişimini sağlayıcı politikalar ivedilikle yaşama geçirilmelidir.Bölgeye yapılacak yatırım politikaları tekrar gözden geçirilmeli; bölgenin kalkınması ekonomik ve sosyal açılardan planlanmalı, kamu etkin bir şekilde devreye girmelidir. Bölgeye yönelik kamu yatırımları artırılmalı, merkezi bir planlama dahilinde kamu eliyle sanayileşme süreci de başlatılmalıdır.

Kalkınma projelerinde rol oynayacak zengin yeraltı kaynaklarının işlenmeden yurt dışına satılması yanlışına düşülmemeli, bölge emperyalistlerin iştahını kabartan bir pazar alanı olmaktan çıkarılmalıdır.

Bu düşüncelerle; çalıştaya destek veren kamu ve özel madencilik kuruluşlarımıza, kamu kurumlarının, yerel yönetimlerin ve özel sektörün yöneticilerine, katılarak bizleri yalnız bırakmayan dostlarımıza çok teşekkür ediyorum.

Sözlerimi Cahit Sıtkı TARANCI‘nın dizeleriyle bitirmek istiyorum.

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.

Çalıştayın başarılı geçeceği ve amacına ulaşacağı inancıyla, çalıştaya katılan herkese saygılar sunuyorum.

Mehmet TORUN

Okunma Sayısı: 843
Yayın Tarihi: 19.05.2012