TMMOB Maden Mühendisleri Odası

7. ÖĞRENCİ KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI

7. ÖĞRENCİ KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI

TMMOB Maden Mühendisleri Odasının 13-14 Kasım 2021 tarihlerinde düzenlediği 7. Öğrenci Kurultayı sonuç bildirgesi yayınlandı.

 

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
7. ÖĞRENCİ KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

 

TMMOB Maden Mühendisleri Odası 7. Öğrenci Kurultayı 13-14 Kasım 2021 tarihlerinde 10 üniversiteden 90 öğrenci delegenin katılımıyla Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Genç Madenci Örgütlülüğü, üniversite temsilcilerinin yaptıkları toplantılar sonucunda, Covid-19 salgınını da göz önünde bulundurularak öğrenci delege sayısı geçmiş yıllara nazaran azaltılmış, bu nedenle Kurultay 90 delege ile gerçekleştirilmiştir.
Ağırlıkça öğrencilerin üniversitelerdeki problemlerine değinilen Kurultay’da; Demokratik ve Özerk Üniversite, Mühendislik Eğitimi Nasıl Olmalı?, Maden Mühendislerinin Çalışma Alanları, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, TMMOB Örgütlülüğü, Maden Mühendisleri Odası Örgütlülüğü, Genç Madenci Örgütlülüğü, Maden Mühendisliği Bölümlerinin Kontenjan Sorunları konuları işlenmiştir.  “Nasıl Bir Üniversite Olmalı?” konulu panelle de Kurultay sonlandırılmıştır.

DEMOKRATİK VE ÖZERK ÜNİVERSİTE 
Üniversiteler; eğitim, öğretim ve Ar-Ge gibi konulardaki önemli görevleri ile her toplum açısından çok kritik bir konumda bulunmaktadır. Özellikle mesleki açıdan nitelikli genç kitlenin üniversitelerde olması toplumsal dinamikleri tetikleyecek bir unsur olarak da üniversitelere ayrı bir önem kazandırmaktadır. Bununla birlikte Türkiye’de üniversiteler diğer kamu kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi, 12 Eylül darbesi sonrası YÖK’ünde kurulmasıyla mevcut iktidarların etkisi altında kadrolaşmaların merkezi haline gelmiştir. YÖK sadece gerici ve faşist çevreleri üniversitelerde kadrolaştırmakla kalmamış, üniversiteler piyasacı bir anlayışla dar gelirli ve yoksul öğrencileri yok sayan bir anlayışla yönetilmiştir. İktidarların kontrolünde üniversitelere yerleştirilen gerici ve faşist çevreler üniversitelerin demokratikleşmesi önündeki de en büyük engeli oluşturmuştur. Mevcut iktidar da bu doğrultuda, üniversitelere birinci elden rektör atamaları yaparak müdahalede bulunmakta, üniversite bileşenlerinin ve toplumun tepkilerine adeta kulaklarını tıkamakta, görmezden gelmektedir. İktidarın liyakat unsurunu göz ardı ederek parti sadakatini tek ve en önemli koşul olarak gördüğü atamalar sonucunda, akademik camiadaki intihal oranının her geçen gün artması gibi birçok somut örnek öğretim üyelerinin niteliklerinin daha da çok tartışılmasına neden olmuştur.  Boğaziçi Üniversitesi’nde 4 Ocak 2021’de kayyum rektöre karşı küresel pandeminin tüm olumsuz koşullarına rağmen Türkiye’nin dört bir yanında başlatılan direniş artık mevcut iktidarın üniversitelerin demokratik ve özerk yapısına uyguladığı baskının katlanılamaz olduğu bir noktada vücut bulmuştur. Boğaziçi Üniversitesi’nin bütün bileşenlerinin ve toplumun da desteğini alan ve demokratik katılım yoluyla üniversitenin idari kadrosunun belirlenmesini amaçlayan bu direniş 300 günden fazla süredir devam etmektedir. TMMOB Maden Mühendisleri Odası Genç Madenci Örgütlülüğü, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin bu haklı mücadelesinde ilk günden itibaren gerek basın açıklamalarıyla gerekse konuyu gündemde tutmadaki gayreti ile desteğini aralıksız sürdürmüştür. Kurultayda da Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin mücadelelerine selam gönderilmiş ve desteğin bundan sonraki süreçte de sonuna kadar sürdürüleceği yoğun bir şekilde vurgulanmıştır. 
Üniversiteleri siyasi parti teşkilatlarına dönüştürerek iktidara bağımlı kılmaya çalışan mevcut iktidarın bu düzenlemeleri asla kabul edilemez. Demokratik ve özerk bir üniversite talebi kamusal ve bilimsel eğitimi savunmak anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, üniversiteleri demokratik, özerk ve bilimsel üniversite anlamında ileriye taşımak için  gericiliğe karşı bilimi ve eleştirel düşünce ortamını yaratmak ve sermayeci bir anlayışla siyasal islam doğrultusunda şekillendirilmeye çalışılan anti-laik bir üniversite mantığının karşısında tüm araçlarla mücadeleyi sürdürmek kaçınılmaz bir gerekliliktir.

MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ NASIL OLMALI?
Yıllardan beri süren istihdam ihtiyacının belirlenmesi konusundaki plansızlık ve Covid-19 pandemisinin de etkisiyle işsizlik ve yoksulluk ülkenin en büyük problemi haline gelmiştir. Bu olumsuz koşullardan en çok etkilenen mesleklerden birisi de kuşkusuz mühendislik alanıdır. İstihdam probleminin temelinde, iktidarın siyasal kaygılarla ve YÖK vasıtasıyla mevcut istihdam ihtiyacına karşılık aşırı sayılacak düzeyde mühendislik kontenjanlarını artırması ve ihtiyaç dışı yeni bölümler açması yatmaktadır. Son yıllarda her ile bir üniversite sloganı ile açılan, ancak herhangi bir alt yapısı olmayan üniversitelerin akademik kadrosunun ve fiziki şartlarının yetersiz olması da bir diğer önemli sorundur. Bununla birlikte salgın döneminde yüz yüze eğitime ara verilmesi ile birlikte üniversitelerdeki sınıfsal ayrım daha da derinleşmiş, uzaktan eğitim araçlarına ve internete ulaşmada zorluklar yaşayan öğrenciler iktidar tarafından görmezden gelinmiştir. Sınıfsal anlamda yoksul öğrencilerle birlikte bölgesel anlamda da kırsal bölgelerde yaşayan öğrenciler internete ulaşmada ciddi sıkıntılar yaşamışlardır.
Mühendislik eğitiminde temel amaç genç ve parlak zihinlerin mühendislik bilim ve tekniğinin gereklilikleriyle donatılması ve öğrencilerin topluma faydalı olacak bir anlayış içerisinde mühendislik çalışmalarını   bu şekilde kazandırılması olmalıdır. Covid-19 pandemisinin halen etkilerini devam ettirdiği bu süreçte de görmekteyiz ki teorik anlamda mühendislik eğitimi uygulanan yöntemler ezbere dayanmakta, pratik alanda ise bilginin sahada uygulanması konusunda büyük eksiklikler görülmektedir. Üniversitelerdeki mühendislik eğitimleri öğrencilere kendi başına ve birbirine bağlı yaşam boyu öğrenme, problem çözme, yaratıcı düşünme, ekip çalışması yapabilme, kendi kendini değerlendirebilme, teknik bilgiyi pratik düşünceyle etik değerler dahilinde bütünleştirebilme becerilerini kazandırabilmeli, toplum sağduyusu ve bilimsel çalışma mantığını yerleştirebilmelidir. Ayrıca istihdamdaki talebe uyumlu şekilde mühendis yetiştirilmeli, geleceğe şüpheyle ve ekonomik kaygılarla bakan mühendisler yerine;  kamucu bir anlayış içerisinde teknik gelişimini sağlayan ve halk yararına çalışan mühendisler yetiştirilmesi hedeflenmelidir. 

MADEN MÜHENDİSLERİNİN ÇALIŞMA ALANLARI
Maden mühendisliği; madenlerin bulunması, çıkarılması, hazırlanması ve zenginleştirilmesi konularında eğitim ve araştırma yapan mühendislik dalıdır.  
Maden mühendisleri tüm yeraltı ve yerüstü maden ocaklarında, cevher hazırlama ve zenginleştirme aşamalarını içeren tesis kısmında, endüstriyel hammaddeler tesislerinde, mermer ve yapı taşları sektörünün her kademesinde, çimento, seramik, tünelcilik, sondajcılık ve hafriyat sektöründe iş bulabilmektedir. Kişisel girişimci olarak da maden üretimi, maden pazarlaması, cevher hazırlama, zemin mekaniği çalışmaları, büro hizmetleri gibi alanlarda faaliyet göstermektedirler.
Türkiye'de maden mühendislerinin Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ), Türkiye Taş Kömürü Kurumu (TTK), Maden Tetkik Arama (MTA), Devlet Su İşleri (DSİ), ETİ Bor işletmeleri gibi kamu kuruluşlarında, yetkilendirilmiş tüzel kişiliklerde (YTK), çimento fabrikalarında, mermer ocak ve fabrikalarında, kırmataş ocaklarında ve hazır beton santrallerinde çalışma olanakları vardır. Fakat istihdam alanları hükümetlerin izlediği neoliberal politikaların bir sonucu olarak kamu teşebbüsleri ağırlığını kaybetmekte ve  özel sektörün madencilik sektöründeki alanı her geçen gün genişlemektedir. Son 20 yılda özelleştirmenin dolaylı ve direk olarak ciddi boyutlara ulaştığı görülmektedir. Kamu kurumlarında bile çoğu madencilik faaliyeti hizmet alımı, rödövans gibi yöntemlerle dolaylı olarak özelleştirilmiştir. İktidarların özelleştirme politikaları çerçevesinde, kamuda çalışan maden mühendisi sayısı her geçen gün azalmış, maden mühendisliği bilim ve tekniğinin denetleme ve üretimde kamunun hizmetine sunulması noktasında bir engel oluşturulmuştur. Özel sektörden başka çalışacak alan bulamayan maden mühendisleri tarafından yürütülen temel madencilik faaliyetleri ile ilgili Odamızın uyguladığı asgari ücret tarifeleri mevcut iktidar tarafından tek taraflı feshedilmiştir. Odamız her ne kadar yetkileri dahilinde asgari ücret tarifesi konusunda uygulamalarına ve mücadelesine devam etse de; iktidarın bu konuda denetimsizliğin önünü açan anlayışı sonucunda maden mühendisleri düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılmış ve bu anlayış maden mühendislerinin barınma, beslenme ihtiyaçları gibi temel ihtiyaçların dahi karşılama noktasında ciddi sorunlar yaşanmasına sebep olmuştur. 
Bunun yanı sıra; gelişen teknoloji ile paralel olarak mevcut kaynaklarının azalması, tüketim toplumunun getirdiği mevcut düzenin dünyayı yeni hammadde arayışlarına itmesi gibi nedenler, maden mühendislerinin çalışma alanlarını uzay madenciliği, derin deniz madenciliği gibi yeni alanlara doğru yönlendirmeye başlamıştır.

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ
Patriyarkal otoritenin toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelimler üzerinde kurmaya çalıştığı baskı üniversitelerde, meslek hayatında, akademik camiada, diğer kamusal alanlarda ve aile hayatında sürmekte, bu baskı ve şiddet her geçen gün daha da aratarak devam etmektedir. Feminizmin etkisini tüm dünyada arttırdığı bir ortamda, kadın mücadelesi ülkemizde de örgütlü kuruluşlar, dernekler ve STK’lar içerisinde güç bulmuştur. Siyasal iktidarın, kadınların mağduriyetinin en uç noktaya çıkmasıyla imzalamak zorunda kaldığı İstanbul Sözleşmesi (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi)’nden tek taraflı ayrılması üzerine kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine vurulan büyük bir darbe olmuştur.  Mevcut iktidarın toplumsal cinsiyet eşitliğini sığ bir şekilde ele alması ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili düzenlemeleri, uygulamaları  göstermelik bir boyuttan öteye taşıyamaması, kadın cinayetlerinin politik olduğu tezini kanıtlayan en önemli göstergedir. Uygulanan yanlış politikalar, iktidarın toplumu muhafazakarlaştırarak dinamiklerini bozması ve muhafazakarlaşan toplum içinde kadının rolünü kısıtlayıcı bir baskı ortamının oluşturulması gibi birçok neden kadınlar üzerindeki bu baskının ve cinayetlerin nedenlerinden sayılabilir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili verilecek her mücadelenin insan hakları kazanımı olduğu unutulmamalı; otobüste, parkta, iş yerlerinde ve üniversitelerde mücadele toplumsallaştırılmalıdır. 
Eşitlik aynılık demek değildir. Aynı olan şeylerin eşit olmasına zaten gerek yoktur. Ayrıca, eşitlik ve farklılık karşıt kavramlar değil, tersine, birbirleri ile yakından ilişkili kavramlardır. Eşitlik ancak farklılığın olduğu bir bağlamda anlam ifade eder. Toplumsal cinsiyet eşitliği talebinin red edilmesi, kadınların olanaklarını geleneksel aile içi rollerle kısıtlar, farklı toplumsal cinsiyet kimliklerini yok sayar. Toplumsal cinsiyet eşitliği talebinin reddedilmesi, Anayasamızın 10. Maddesine de devletin imzaladığı, CEDAW dahil, diğer uluslararası anlaşmalara da aykırıdır. Bu bağlamda bütün haklarımıza omuz omuza verdiğimiz mücadeleyle sahip çıkıyor, İstanbul Sözleşmesi, 6284 Sayılı Kanun ve Kadın Mücadelesi yaşatır diyoruz!

TMMOB ÖRGÜTLÜLÜĞÜ
TMMOB, ülkemizdeki mühendisleri, mimarları ve şehir plancılarını, mesleki, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda ve onların içinde yer aldıkları bütün süreçlerde temsil etmek; onların hak ve çıkarlarını halkımızın çıkarları temelinde korumak ve geliştirmek; mesleki, sosyal ve kültürel gelişmelerini sağlamak ve mesleki birikimlerini toplum yararına kullanmalarının zeminini yaratmak amacıyla kurulmuştur. TMMOB çalışmalarını 24 Oda, bu Odalara bağlı 197 şube ve 45 İl/İlçe Koordinasyon Kurulu ile sürdürmektedir. Ayrıca TMMOB, Odalarının kendi eşdeğeri kuruluşlarla kurdukları ilişkilerine paralel olarak Dünya Mühendislik Birlikleri Federasyonu‘nun (WFEO) ve FEANI (European Federation of National Engineering Associations) üyesidir.
TMMOB, politikaların toplum yararına düzenlenmesi için öneriler geliştirmek ve bunların yaşama geçirilmesi için mücadele etmek ve bunların gereği olarak en genel anlamda bağımsız ve demokratik bir Türkiye'nin yaratılması yönündeki çalışmalarını geçmişte olduğu gibi bütünsel bir anlayışla ve etkinleştirerek sürdürmek kararlılığındadır. Her dönem olduğu gibi bu dönemde de kamu yararını esas alarak iktidar odaklarına, emek sömürücülerine karşı demokratik muhalefetin en güçlü bileşenlerinden olmaya devam etmektedir.

MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI ÖRGÜTLÜLÜĞÜ
6235 Sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Kanunu ve Ana Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak kurulan kamu tüzel kişiliğine sahip "TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI";  maden mühendisliği öğretim ve eğitiminin ülke gereksinimine göre planlı olarak gelişmesini sağlamakta, eğitim standartlarını geliştirmek amacıyla görüşler bildirmekte ve gerektiğinde ilgili kurum ve kuruluşlarla ortak çalışmalar yapmaktadır. Ayrıca, sektörünün gereksinimi olan her aşamadaki teknik iş gücünün planlanması, personelin yetiştirilmesi ve eğitilmesi konularında ve maden mühendislerinin gelişen teknolojilere ve değişen koşullara uyumunu sağlamak üzere meslek içi eğitim çalışmaları yapmakta, belge, sertifika vermekte ve bu madde hükümleri doğrultusunda yazılı yayınlar yapmaktadır.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası ülkenin sorunlarını ve mesleğin, meslektaşların sorunlarını birbirinden ayırt etmeden mesleki hakların kazanılması için verilen emek mücadelesinde ve doğrular ışığında, maden mühendislerinin daima yanında olmaya devam edecektir.

GENÇ MADENCİ ÖRGÜTLÜLÜĞÜ
47. Dönem faaliyetleri içerisinde pandeminin tüm zor koşullarına rağmen çalışmalara hız kesilmeden devam edilmesi, teknik ve sosyal konuları içeren 14 çevrimiçi söyleşiler gerçekleştirilmesi, yerellerde ve ülke genelinde toplantıların online olarak sürdürülmesi ve ülke-meslek gündemine dair basın açıklamalarının hızlı bir şekilde derlenip yayınlaması,  Genç Madenci Örgütlülüğü’nün  olumsuz koşulları aşabilecek bir dinamizme, enerjiye ve örgütlülük bilincine sahip olduğunu kanıtlayan göstergelerdir. Ayrıca meslek odalarının ve doğal olarak Odamızın kadro ve yönetimlerinin gençleştirilmesi gereksinimi Genç Madenci çalışmalarının gerekliliğini ve önemini her geçen gün daha da arttırmıştır. Bununla beraber maden mühendisliği öğrencilerinin mezun olduktan sonra Odamızla ilişki kurmakta zorluk çekmeleri de bu çalışmaların sürekliliğinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Üniversitelerimizi rektör atamalarıyla siyasi parti teşkilatına dönüştürmeyi amaçlayan iktidar ve YÖK’ün sorgulamayı reddeden eğitim yapısını yıkmak, uzaktan eğitim sürecinde yoğun bir şekilde yaşadığımız eşitsizliği gidermek, öğrencilerin eşit imkanlarda eğitimlerini sürdüreceği özgür bir üniversite ortamının sağlanması için özgürlükçü, demokratik bir bakış açısıyla Türkiye’nin dört bir yanında çalışmaları sürdürmenin gerekliliği bu dönem de daha da net anlaşılmıştır. Odamız ve “Genç Madenci” ülkedeki tüm olumsuzluklara rağmen maden mühendisliği bölümlerinin bulunduğu üniversitelerde faaliyetlerini aralıksız sürdürmüştür. 

MADEN MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMLERİNİN KONTENJAN SORUNU
Maden mühendisliği bölümü öğrencileri eğitimlerini sürdürdükleri üniversitelerde öğrencilik süreci boyunca ciddi sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunların bir kısmı üniversitelerdeki diğer öğrencilerle ortak sorunlar iken bir kısmı maden mühendisliği bölümünde öğrenimini sürdüren öğrencilere özgü sorunlardır. Bunlar arasında kontenjan planlamasındaki hatalardan dolayı oluşan olumsuzluklar, üniversitelerin öğretim üyesi sayısının yetersizliği, yüksek öğretimin kalitesi ve öğretim elemanı niteliği yer almaktadır. Planlamanın üniversite, fakülte, bölüm, öğretim üyesi ve öğrenci sayısı olmak üzere farklı boyutları bulunmaktadır. 
2020-2021 ve 2021-2022 eğitim-öğretim yıllarında maden mühendisliği bölümlerine yerleşen öğrenci sayılarını incelendiğinde, boş kalan kontenjan sayıları oldukça yüksektir. Boş kalan kontenjanlar incelendiğinde, sayının her geçen sene artış eğiliminde olduğu görülmektedir. İktidarın ve YÖK’ün, sektörü, sivil toplum kuruluşlarını, meslek odalarını ve diğer bileşenleri sürece dahil etmeden siyasi kaygılarla belirlediği kontenjanlar sonucunda maden mühendisliği bölümlerinde kontenjanların çoğu boş kalmıştır. Yanlış planlama ve siyasi kaygılarla ortaya çıkan kontenjan sorunu acil çözüme kavuşturulması gereken bir sorun olarak durmaktadır.  YÖK son yıllarda kontenjanları boş kalan bazı maden mühendisliği bölümlerini kapatmıştır. Kapatılan bölümlerdeki akademisyenlerin geleceği ile ilgili somut bir planlamanın ise yapılmadığı anlaşılmaktadır. 
Demokratik bir ülkede herhangi bir sorun baş gösterdiğinde, sorunu rasyonel olarak ele almak, veriler ve rakamlar üzerinden kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutmak ve makul çözüm önerileri geliştirme noktasında akademinin ne denli önemli bir görevi olduğu tartışılamaz. Gelinen noktada ise akademinin kendisi oldukça önemli bir sorun ile karşı karşıyadır. Sorunun yegane sorumluları siyasal iktidar ve YÖK, maden mühendisliği bölümlerinde ortaya çıkan kontenjan sorunu ile ilgili bugüne değin ne sorunun rasyonel bir analizini yapabilmiş ne de sorun ile ilgili kapsamlı bir yol haritası oluşturabilmiştir. Sorunun çözümü ve doğru planlamaların yapılabilmesi için demokratik katılımcılığı arttıracak bir anlayışla STK’lar, sektör bileşenleri, meslek odaları sürece dahil edilerek bir reçete oluşturulmalı ve uzun vadede uygulanacak doğru politikalarla ülkenin ihtiyacı olan maden mühendisleri yetiştirilmelidir.  

FORUM: NASIL BİR ÜNİVERSİTE OLMALI?
7.Öğrenci Kurultayı’na katılan maden mühendisliği bölümü öğrencileri forumda ve oturum sonlarındaki soru-cevap bölümlerinde üniversitelerde yaşanılan birçok sorunun eğitimlerini olumsuz anlamda etkilediğinin altını çizmişlerdir . Özellikle 2021- 2022 eğitim yılı ile birlikte öğrenciler içinden çıkılamaz bir hal alan barınma sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. İktidarın ülke genelinde halkın yoksullaşmasını sağlayan politikalarla ülkeyi yönetmekte ısrarcı olması, üretmekten ziyade tüketime dayalı bir toplum oluşturulması, ülke kaynaklarının bölüştürülmesinde halkın görmezden gelinerek ağır bir enflasyon yükü altında ezdirilmesi sonucunda öğrenciler de barınma başta olmak üzere temel yaşam gereksinimlerini karşılayamayacak duruma gelmiştir. Barınma evrensel bir haktır ve öğrencileri ötekileştiren, müşteri gibi gören mevcut anlayış kabul edilemez. Ayrıca öğrencilerin almakta olduğu burs veya kredilerin miktarlarında ciddi bir artış olmazken yurt, kira, yemek vb. temel ihtiyaç giderlerindeki yüksek artışlar öğrencileri çok zor durumda bırakmaktadır. Üniversitelerde öğrencileri müşteri gibi gören bu anlayış değişmeli, öğrenci odaklı ve sosyal devlet ilkesinin temel alındığı bir anlayış izlenmelidir. 
Bunun yanı sıra; üniversitelerin kampüslerinde var olan sosyal alanlar teker teker kapanmakta ve öğrenciler dolaylı olarak sosyalleşmeden uzaklaştırılmaktadır. Kampüslerin özgür düşüncenin tartışıldığı bir yer olmaktan uzaklaştırılması ve her türlü baskı aracı ile öğrencilerin kontrol altına alınmaya çalışılması sonucunda üniversiteler büyük yara almıştır. Uluslararası alanda da başarı sıralaması hızla düşme eğilimindedir. Bilimsel ve demokratik üniversiteye vurulan bu darbeler ile sorgulamayan, araştırmayan ve itaat eden tek tip öğrenci modeli oluşturmak hedeflenmiştir. Genç Madenci Örgütlülüğü bu süreçte de, örgütlenme faaliyetlerini ve çalışmalarını geçtiğimiz yıllardaki gibi başarıyla sürdürmüş ve mücadelesinde kararlığı şartlar ne olursa olsun göstermiştir.
Rektör atamalarıyla üniversitelerin siyasi parti teşkilatına dönüştürülmesi sonucunda oluşan olumsuz hava ülke siyasetini ve halkı da derinden etkilemiştir. Boğaziçi Üniversitesi  öğrencilerinin rektör atamasını kabul etmeyerek sürdürdükleri mücadele tüm ülkede destek görmüştür. Genç Madenci Örgütlülüğü de bu süreçte Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine bulundukları tüm platformlarda kesintisiz destek vermiştir. Rektörlerin demokratik yöntemler yerine 12 Eylül darbesinin en baskıcı kurumlarından olan YÖK’ün yöntemlerini bile geride bırakan tepeden inmeci bir anlayışla belirleme yolunu tercih eden iktidar üniversitelerdeki anti demokratik ve baskıcı ortamın tek sorumlusudur. İktidar, tüm antidemokratik ve baskıcı uygulamalarından vazgeçmeli, tüm öğrencilerin eşit imkanlarda öğrenimlerini sürdüreceği özgür bir üniversite ortamı sağlanmalı ve üniversite yönetimlerini kayyumlara değil seçilmiş rektörlere bırakılmasını sağlayacak bir anlayışı benimsemelidir. 
Sonuç olarak; 

  • Ülkenin tamamında olduğu gibi üniversitelerde de siyasal iktidarın uyguladığı baskıcı politikalar sonucunda, gençlerin apolitikleştirilmesi ve yalnızlaştırılması amaçlanmıştır. Baskıcı politikalar ve yaratılan antidemokratik ortam, örgütlü çalışmalara katılım konusunda da büyük bir tereddüt ve çekince oluşturmuştur. Genç Madenci Örgütlülüğü böyle bir süreçte de mevcut durumu göz önünde bulundurarak ve Odamızın senelerdir savunduğu ilkelerden taviz vermeden örgütlenme faaliyetlerine devam etmiştir. 
  • Son yıllarda artan enflasyon ile oluşan yüksek tutarlı ev kiraları öğrencilerin başta barınma olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda büyük sorun yaşamalarına sebebiyet vermiştir. İktidarın öğrencilerin sorunlarını ve yoksul halkın ihtiyaçlarını görmezden gelen anlayışının devam etmesi ile birlikte üniversitelerin pandemi döneminde uygulanan uzaktan eğitimden yüz yüze eğitime geçmesi sonucunda 2021-2022 eğitim-öğretim yılının en büyük sorunu olarak barınma sorunu öne çıkmıştır. TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi vasıtasıyla birçok öğrenciye uygun ücretli yurt imkanı sunmuştur. Halkın her geçen gün yoksullaştığı, işsizlik oranının çok yüksek boyutlara ulaştığı mevcut ortamda; TMMOB’de imkanlar dahilinde üzerine düşen sorumluluğu üstlenmeli ve bağlı odalar tarafından özellikle mühendislik fakültesi öğrencilerinin barınma ve beslenme ihtiyaçlarına katkı sağlayacak yeni çalışmalar planlamalıdır.
  • Tepeden inmeci bir anlayışla üniversitelere atanan rektörler ve idari kadrolar vasıtasıyla üniversitelerin parti teşkilatına dönüştürülmesi amaçlanmıştır. Parti teşkilatı gibi yönetilmeye çalışılan üniversitelerdeki antidemokratik uygulamalara karşı tavır gösterenler hedefe koyulmuş ve baskı altına alınmaya çalışılmıştır. Türkiye’de de baskıcı anlayış sonucunda üniversitelerde oluşan ortam gerek bilimselliğe gerek özgür düşünce ortamına büyük darbe vurmuştur.
  • Maden mühendislerinin çalışma alanlarıyla ilgili oluşabilecek yeni veya meslektaşların çok aktif olmadığı alanlarda Odamızın da katkısıyla meslektaşların istihdamı konusunda çalışmalar yapılması amaçlanmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarında maden mühendisliği bölümü mezunlarına kontenjan ayrılması için yetkililerle görüşülmeli, maden mühendisliği bilim ve tekniğinin toplumun hizmetine sunulması için uygun ortam yaratılmalıdır. 

7. Öğrenci Kurultayı Türkiye’nin dört bir yanından gelen öğrenci temsilcileri ve delegeleri ile birlikte Ankara’da başarı ile gerçekleştirilmiştir. Pandemi koşulları nedeniyle gecikmeli olarak düzenlenen Kurultay’da, öğrencilerin altını çizdiği temel sorunların çözümü ve yapılması gerekenler ile ilgili bir yol haritası çıkarılmıştır. TMMOB Maden Mühendisleri Odası Genç Madenci Örgütlülüğü, madenlerin ve tüm yer altı kaynaklarının halkın yararı için kullanıldığı, maden mühendisliği çalışmalarının toplumun tamamının faydasına sunulduğu ve üniversitelerin demokratik ve özgür düşüncenin filizlendiği alanlara dönüşmesini amaçlayan faaliyetlerini geçmişteki inanç, azim ve mücadele ruhu ile devam ettirecektir. 

Saygılarımızla.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Genç Madenci Örgütlülüğü
23 Aralık 2021, Ankara

Okunma Sayısı: 517
Yayın Tarihi: 23.12.2021