TMMOB Maden Mühendisleri Odası

5. ENDÜSTRİYEL HAMMADDELER SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ

Ülkemiz, 50‘nin üzerinde mineral çeşitliliğine sahip olup, bazı mineraller bakımından dünyada ön sıralarda yer almaktadır. Ancak, bu avantajımızı yeterince kullanabildiğimiz söylenemez. Madencilik sektörünün Gayri Safi Milli Hasıla içerisindeki payı gelişmiş ülkelerde %8‘lere kadar yükselirken, ülkemizde bu oran %1‘in altına inmiştir. Ülkemiz madencilik sektörü, bir türlü istenilen seviyelere getirilememektedir. Bunun temel nedeni, doğal kaynaklarımızın ülkemiz kalkınmasına olan ekonomik katkısını artırmaya yönelik ciddi, tutarlı bir madencilik politikasının ortaya konulamamış olmasıdır.

Ülkemiz, endüstriyel hammaddeler bakımından da oldukça şanslı bir konumdadır. Sanayileşme ile birlikte giderek daha büyük miktarlarda kullanılmak zorunda olan endüstriyel hammaddelerin değeri gün geçtikçe artmaktadır. Ancak, ülkemizde en az 25 yıldır maden aramalarından vazgeçilmiş olması nedeniyle, bu kaynakların gerçek miktar ve kalitesi tam olarak bilinememektedir. Bilinen kaynakların da akılcı bir kullanımının olduğu söylenememektedir.

Madencilik sektöründe üretimin hedefi dış satım değil, ülke sanayi sektörleri olmalıdır. Madencilik sektörünün ülke kalkınmasındaki kritik önemi, fazla miktarlarda üretilip yurt dışına satılarak döviz elde edilmesinde değil, ancak, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlamasındadır. Bu çerçevede, madencilik sektörünün planlanmasında ülke sanayi sektörleri ile entegrasyon ön planda tutulmalıdır. Sanayi sektörleriyle bütünleşik bir madenciliğin yapılamıyor olması, endüstriyel hammadde üretiminin yurt içinde sanayi ürünlerine dönüştürülmeden ham olarak dışarıya satılmaları sonucunu doğurmaktadır. Bu olgunun en tipik örneği feldspat sektöründe yaşanmaktadır. Feldspatlar, hatalı bir rekabet ortamında hammadde olarak ve değerinin çok altında ihraç edilmektedir. Feldspat sektörünün bugün içinde bulunduğu durum, 70‘li yıllardaki bor madenlerinin durumunu akla getirmektedir. Sektörde tekelleşme eğilimleri mevcuttur, tekelleşme engellenmelidir. Kaynaklarımızın akılcı olmayan yöntemlerle israf edilmesine son verilmeli, uzun vadeli planlamalarla kaynakların rasyonel kullanımları sağlanmalıdır. Bu hususta etkin kamu denetimi vazgeçilmez olmalıdır.

Aşağıda, endüstriyel hammaddeler sektörünün mevcut sorunlarının çözümüne yönelik olarak, Maden Mühendisleri Odası‘nın temel saptama ve önerileri sunulmaktadır.

1) Endüstriyel hammaddeler sektöründe, üretim ve kalite artışı ile sanayi sektörleri ile entegrasyonu amaçlayan kısa, orta ve uzun dönemli stratejik planların, bir "Ulusal Madencilik Politikası" temelinde geliştirilerek süratle uygulamaya konulması, gerek toplumun gerekse madencilik sektörünün gelişimi bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede, sanayi sektörleri ile entegre çalışacak projeler, öncelikle teşvik edilmelidir. Söz konusu teşviğin, "Ulusal Madencilik Politikası" temelinde geliştirilen stratejik planlar çerçevesinde olması, istenilen etkililik düzeyini sağlayacaktır.

2) Sektörde, üretimin verimliliğini artırmak amacıyla üretim yöntemlerinin geliştirilmesine önem verilmelidir. Ocak işletme yöntemlerinin sürekli geliştirilmesi rekabet şansını artırmaktadır. Bu amaçla yapılacak araştırma ve geliştirme çalışmaları, devlet tarafından desteklenmelidir.

3) Madencilik sektörünün önündeki mevzuat karmaşası bir an önce ortadan kaldırılmalıdır. Sektörde, Maden Kanunu‘nun uygulanmasını kolaylaştırmak bakımından bürokrasi azaltılmalıdır. Yasal mevzuatın uygulanması ve uygulamaların denetlenmesi bakımından, mevcut yönetsel yapıların yetersizliğinden kaynaklanan sorunlar bulunmaktadır. Maden Kanunu‘nu uygulamakla görevli kuruluş yeniden yapılandırılarak taşra teşkilatı oluşturulmalı, yerinden ve etkin denetim sağlanmalıdır. Bu kurumun teknik eleman gereksinimi karşılanmalı, sektörde mevcut diğer kamu kuruluşlarındaki bilgi birikiminden yararlanmasına yönelik düzenlemeler ve gerekli eşgüdüm sağlanmalıdır.

4) Madencilik sektöründe aramalar uzun yıllardır ihmal edilmektedir. Aramalarla ilgili etkin yasal ve yönetsel yapıların hızla tesisi ve çağdaş teknolojilerin kullanıldığı arama faaliyetlerinin, kamu denetiminde ve mutlaka rasyonel bir stratejik plan çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir.

5) Madencilik sektöründe aramadan nihai ürüne kadar her aşamada ileri teknoloji kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Gerek üretim ve kaynak performansının iyileştirilmesine, gerekse yeni ürünlerin elde edilmesine yönelik olarak gelişmiş teknolojilerin kullanımı, sektörün ülke kalkınmasına katkısı bakımından önemlidir. Sektörde yüksek teknoloji kullanımı ve üretilmesine yönelik araştırma-geliştirme çalışmalarına öncelik verilmelidir. İleri üretim teknolojilerinin geliştirilmesi ve kullanımı, daha temiz ve daha etkin madencilik süreç ve ürünlerinin temini bakımından önkoşuldur. Madencilik sektöründe, bilim ve teknolojiyi süratle ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürebilme mekanizmaları hayata geçirilmeli, araştırma ve geliştirme faaliyetleri teşvik edilmelidir. Bu çerçevede, üniversite-sektör işbirliğini, sektörün gereksinimleri doğrultusunda geliştirmek önemlidir. Sektörün kullanabileceği bilim ve teknoloji üretimine yönelik araştırma-geliştirme faaliyetleri için, üniversite-sanayi ortak araştırma merkezleri, teknoloji geliştirme bölgeleri kurulmalıdır.

6) Gelişmiş teknoloji kullanımı ve yeni teknolojilerin geliştirilmesi, sektöre önemli katkılar yapacak yeni fırsatlar yaratacaktır. Bu çerçevede söz konusu teknolojilere uyum sağlayacak ve bunları kullanabilecek iyi eğitilmiş işgücünün varlığı önemlidir. Madencilik faaliyetlerinin kaynak kaybına yol açmadan, çevreyle barışık, akılcı ve ekonomik kurallara göre ve iş güvenliği ve işçi sağlığı esasları çerçevesinde yürütülmesi bilimsel ve teknik bilginin kullanımı ile mümkündür. Bu durum, sektörde bilim ve teknolojinin uygulayıcısı olan maden mühendisinin istihdamını gerekli kılmaktadır. Sektörde maden mühendisinin istihdamının süratle arttırılması, genel verimliliğin artışı bakımından son derece önemlidir.

7) Sektörde pazarlama kavramının kapsamlı bir çerçevede ele alınması, gerek mevcut gerekse gelişen pazarların yakından takip edilerek değişikliklere uygun stratejilerin belirlenmesi gerekmektedir. Mevcut pazar payının artırılması amacıyla işlenmiş ürün kapasitesinin ve ürün çeşitliliği ile ürün kalitesinin arttırılmasına yönelik yatırımlar yapılmalı, pazarlama stratejileri oluşturulmalı ve etkin dağıtım ağları kurulmalıdır.

8) Çevre faktörü göz ardı edilerek madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi, içinde bulunduğumuz yüzyılda mümkün değildir. Sürdürülebilir kalkınma kavramı içerisinde ya madencilik ya çevre dayatması bulunmamaktadır. Madenciliğin çevreye etkilerini yadsımak mümkün değildir. Ancak, madencilik sektöründe, çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin kullanılması, madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına ya da yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması, sektörün gelişimini engellemeyecek, aksine genel anlamda sektörün gelişimine yönelik katkıyı yapacaktır. Bu çerçevede, sektörde, atıkların değerlendirilmesi, görüntü kirliliğinin önüne geçilmesi ve çalışılan alanların yeniden düzenlenerek doğaya geri kazandırılması önemli görülmelidir.

9) Toplumsal, ekonomik ve çevresel bakımdan sürdürülebilir bir madencilik sektörünün gelişimi; devlet, sektörde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin yapıcı işbirliği ile mümkündür. Söz konusu tarafların doğrudan katılımları olmaksızın hazırlanacak herhangi bir sektör planının ya da plan uygulamasının başarılı olması mümkün görülmemektedir.

Kamuoyunun bilgisine sunarız.

TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
İzmir, Mayıs 2004

Okunma Sayısı: 1122
Yayın Tarihi: 12.05.2004